35.BÖLÜM

288 68 471
                                    





Genç adam sabah burnuna dolan kızarmış patates kokusuyla uyandığında,tüm neşesizliğine rağmen gülümsemeden edememişti.

"Adiloş yine mükellef bir kahvaltı sofrası kurdu anlaşılan,şimdi de patates kızartıyor."

diye mırıldanarak yatağından kalkıp komidinin üstüne bıraktığı telefonunu eline aldı.Saat sabah 8'e yaklaşıyordu.Telefonu tekrar yerine bırakarak ihtiyaçlarını gidermek üzere banyoya ilerledi.Az sonra kendini suyun rahatlatacı etkisine bırakmıştı.

Yaklaşık yarım saatin ardından tüm sabah rutinlerini tamamlamış olarak odasına döndü.Saçlarını dağınık şekilde kurutmayı tercih etmişti.

Bavulundan beyaz bisiklet yaka bir tshirt,siyah bir eşofman altı ve yine siyah spor ayakkabılarını alıp giyindi.

Gece boyunca gördüğü karışık rüyaların etkisiyle sabah 4'te bir kez uyanmış,tekrar uykuya dalması epey zaman almıştı.Bu nedenle kendini biraz yorgun hissediyordu.

"Acaba annem nasıl?Ben böyleysem,onun durumu çok daha zor olmalı.Sonuçta bunca yıllık hayat arkadaşını kaybetti."

diye düşünerek odasından çıktı ve salona adımladı.

Biraz sonra kapıdan içeri girdiğinde,tam da beklediği gibi mükellef bir kahvaltı masasıyla karşılaşmıştı.Her zamanki yerine oturarak annesini beklemeye başladı.Bir yandan da azar azar masadaki kahvaltılıklardan atıştırıyordu.


Yeşim hanım hazırlanıp salona geldiğinde,oğlunu masa başında görmeyi beklemediği için şaşırmıştı.

"Günaydın oğlum,erkencisin!"

diyerek gülümseyip masada yerini aldı.Rengim'in cevabı gecikmemişti.

"Günaydın annecim!Patates kızartmasının kokusuna uyandım,saatin 8'e yaklaştığını görünce de hazırlandım."

Yeşim hanım,

"Anladım oğlum,Adile sen çok sevdiğin için yaptı demek.Umarım dinlenebilmişsindir."

dediğinde,genç adamın cevap vermesine fırsat kalmadan Adile hanım salon kapısında göründü.Elinde patates kızartmasıyla dolu bir tabak vardı.Tabağı masaya bırakıp

"Günaydın!Çayları getiriyorum şimdi."

diyerek bir kez daha gözden kayboldu.1-2 dakika sonra kahvaltı başlamıştı.Ancak bu kez masada dünün aksine neşe değil,hüzünlü bir sessizlik hakimdi.

Rengim kahvaltı ederken bir ara başını masadan kaldırıp annesine baktı.Yorgun göründüğüne göre iyi bir gece geçirmemişti Yeşim hanım.Büyük olasılıkla 1-2 saat sonra mezarlığa gitmek için evden çıkacaktı.

Hazır buraya kadar gelmişken,annesine katılsa onun çok mutlu olacağından şüphesi yoktu.Ancak,o kendini buna hazır hissediyor muydu,bilmiyordu.Oraya gidip ne diyecekti?

"Baba,yıllar sonra ben geldim.Karşına çıkabilme cesaretini anca toplayabildim."

dese,bir işe yarar mıydı?Babası bunca yıldır gelememesinin sebeplerini anlar,onu affeder miydi?Diyelim ki affetti,o bunu nasıl bilecekti?

Yeşim hanım oğlunun düşünceli gözlerle ona baktığını fark ettiği anda meraklanarak,

"Oğlum,çok dalgınsın.Bir sorun mu var?"

diye sorunca masada hüküm süren sessizlik de sona ermişti.

Genç adam ilk anda soruya nasıl cevap vermesi gerektiğini bilemedi.Ama annesi kararlı görünüyordu.Bu nedenle biraz düşünüp yutkunduktan sonra şöyle dedi.

ZENCEFİL CAFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin