94.BÖLÜM

167 35 174
                                    





Mevsim,tam yarım saat sonra çalan alarm sesiyle uyandığında,kendini oldukça iyi hissediyordu.Hemen komidinin üzerinde duran telefonuna uzanarak alarmı kapattı ve saate baktı.Akşam 6'tıydı.Öyleyse İstanbul'da şu an saat akşam 7 olmalıydı.

"Afitap Abla'ya bir mesaj yazıp cafede olanları öğrensem fena olmaz."

diye düşünerek çabucak kadının numarasını buldu,mesaj yazmaya başladı.

"Merhaba Afitap Abla!Yolculuk gayet iyi geçti.Şu an çok rahat ve sevimli bir oteldeyim.Cafe de her şey yolunda değil mi?"

Mesajı neredeyse anında görülmüş,az sonra da Afitap hanımın karşılığı gelmişti.

"Merhaba Mevsim'cim!Yolculuğunun iyi geçmesine çok sevindim.Evet,her şey yolunda.Sen keyfine bak.Umarım konser çok başarılı geçer.Şimdi gitmeliyim,bir müşteri çağırıyor da!"

"Tamam,kolay gelsin öyleyse.Sonra görüşürüz!"

yazıp gönderdi.Saat akşam 6.30'a yaklaştığına göre artık hazırlansa iyi olurdu.O an,yorgunluktan gece giymeyi düşündüğü tulumu dolaba asmayı unuttuğunu hatırlayınca "Ya buluştuysa?"diye endişelendi.Ancak endişesi çok kısa sürmüş,bavulu açıp kıyafetin gayet iyi durumda olduğunu gördüğünde,rahat bir nefes almıştı.

"Ohhh!Neyse,sorun yok!"

diye mırıldanarak tulumu yatağın üzerine bıraktı ve duş almak üzere banyoya ilerledi.


Rengim,yarım saatlik kısa bir uykunun ardından soluğu konseri vereceği salonun yerini öğrenmek için otelin resepsiyonunda almıştı.Görevlinin dediğine göre salon otelin 1.katındaydı.Teşekkür edip oradan ayrıldı ve merdivenleri kullanarak 1.kata çıktı.Koridorda biraz ilerlemesi salonu görmesi için yeterli olmuştu.Kapıyı açıp içeri girdi.

Burası normalde otelin konferans salonunu olarak kullanılan,50 kişilik,pırıl pırıl,küçük bir odaydı aslında.Duvarları ve tavanı beyaza boyanmış,zemini krem rengi yer karolarıyla kaplanmıştı.Aydınlatma,tavana gömülü spotlar yoluyla sağlanıyordu.Yerlere kadar uzanan mavi kadife perdeli camları,siyah kumaşla kaplı arkalıklı ama kolçaksız sandalyeleri vardı.

Bugün için konferanslarda gerekli slaytların yansıtıldığı sinema perdesi kaldırılıp,yerine siyah bir piyanoyla yine siyah ahşaptan bir tabure konmuştu.Ortam hoşuna gitti.Zira bu tip samimi yerlerde konser vermeyi, seyirciyle daha iyi iletişim kurabildiği için her zaman tercih ederdi.

Tabureye oturdu,piyanonun kapağını açarak ilk parçayı çalmaya başladı.Piyanonun akordu gayet iyi durumdaydı.Yani,sorun çıkmayacak gibi görünüyordu.

Yaklaşık bir saat sonra kapısı tıklatılmış,İngilizce

"Gelll!"

diye seslenmesinin ardından otelin müdürü neşeyle

"Hoşgeldiniz Bay Doğan!Sizi otelimizde misafir etmek bizim için büyük onur.Umarım her şey istediğiniz gibidir.Salon biraz küçük ancak bahçeye koyacağımız sinema perdesine konseri yansıtacağız.Bu sayede çok daha fazla insan sizi izlemiş olacak."

diyerek içeri girmişti.Adamın İngilizcesi son derece düzgün ve akıcıydı.Çalmaya ara verip tıpkı müdür gibi gülümsedi ve konuştu.

"Hoşbuldum!Ortam gayet güzel.Piyanoda da bir sorun görünmüyor.Dediğiniz gibi salon biraz küçük sadece.Fakat bahçeye sinema perdesi koyarak konseri yansıtmak çok iyi fikir."

O sırada telefonu çalınca müdür,

"Öyleyse çok sevindim Bay Doğan!"

deyip,odadan çıkarak onu yalnız bırakmıştı.Hemen telefonunu eline alıp açtı.

ZENCEFİL CAFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin