30.BÖLÜM

297 76 436
                                    





Saniyeler sonra sakinleşen Mevsim,bakışlarını mutfakta dolaştırıp tezgâhın başına geçmiş sandviç hazırlayan Yaprak'ı fark ettiğinde,kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı.Ancak kısa sürede toparlanmayı başardı ve konuştu.

"Sen ne ara geldin Yaprak?"

Kulaklarına dolan soru cümlesi Rengim'i ana döndürmüş,Yaprak'sa bir yandan işine devam ederken,genç kadının heyecanlı ses tonunun aksine gayet sakin ama muzip bir tonda

"Biraz önce geldim abla,bir müşteri jambonlu sandviçle bir fincan çay istedi.Onları hazırlıyordum.Sen,Rengim Bey'le sohbete dalmıştın,duymadın geldiğimi."

diye cevaplamıştı soruyu.

"Anladım canım,tamam o zaman.Şimdiden eline,emeğine sağlık.Çok lezzetli görünüyor."

dese de aklından geçen şuydu genç kadının.

"Beni en yakın zamanda sorguya çekecekler iki oldu,işim zor.Başa gelen çekilir ama.Yapacak bir şey yok."

O sırada Yaprak

"Sandviç hazırrrr!"

diyerek çay makinesinin yanına gelmiş,bir fincan çay doldurmuştu.Gözlerindeki haylaz parıltılar,Mevsim'in düşüncesinde haklı olduğunun en büyük kanıtıydı.Tabi şimdi bunu düşünmenin hiç sırası değildi.

Dolapların birinden küçük,kare ve pembe bir karton kutu alıp kurabiyeleri dikkatle içine doldurdu.Ardından kapağını kapatarak yolculuk süresince dökülmesine engel olmak amacıyla dört bir köşesini bantladı.Son olarak,kapağın üzerine mor bir kurdele geçirip fiyonk yaptığında,işi bitmişti.

Yaprak,az önce elinde sipariş tepsisiyle çıktığından mutfakta yalnız kalmışlardı.Rengim,taburede oturmuş,sessizce genç kadının çalışmasını izliyordu.Kutu çok güzel olmuştu.Genç adam bir süre sonra bu sessizlikten sıkılarak konuştu.

"Sadece kurabiye ve kek yapmakta değil,süslemede de çok yeteneklisin."

"Aslında en zayıf olduğum konudur,beğenmene sevindim."

diye karşılık verirken sesi neşeliydi Mevsim'in.Adamın sözleri hoşuna gitmişti.Derin bir nefes alıp devam etti konuşmasına.

"Kurabiyeler paketlendiğine göre,hemen alıp çıkabilirsin.Gecikmeni istemem."

"Rica ederim,ne demek Mevsim.Gerçekten çok güzel bir paket oldu.Otele dönüp valizimi alacağım daha,ama öyle çok da acele etmeme gerek yok.Deniz otobüsüm öğleden sonra."

Demek annesi İstanbul'da olmasa da,denize kıyısı olan bir şehirde yaşıyordu.Ona sormayacağına kendi kendine söz vermiş olduğu halde

"Ne güzel!Ailen denize kıyısı olan bir yerde yaşıyor o zaman?"

diyerek aklından geçeni söze döktüğünde,Rengim'in cevabı hemen gelmişti.

"Tam olarak öyle denemez,ama evet."

Genç adam gözlerindeki neşeli ifadeye bakılırsa konuşmanın geldiği noktadan rahatsız değildi.Bundan cesaret alan Mevsim yeni bir soru sordu.

"Ailen nerede yaşıyor?"

"Biz Bursa'lıyız Mevsim.Annem,hâlâ orada yaşıyor."

"Bir kez Bursa'ya gelmiştim.Çok güzel bir şehir.Ayrıca tarihi yerler açısından da son derece zengin."

"Haklısın,öyledir.Osmanlı'nın ilk başkenti olunca doğal değil mi?"

"Kesinlikle.Bir gün,yeniden gelip 3-4 gün kalarak şehrin tarihi yerlerini keşfetmeyi,mutfağını daha yakından tanımayı çok isterim.Öyle,bir günde gezilecek bir şehir değil çünkü."

ZENCEFİL CAFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin