37.BÖLÜM

276 70 344
                                    





Başak,kısa sürede sakinleşerek muzip bir ses tonuyla sözlerine kaldığı yerden devam etti.

"Ne yapıp edip işlerimi ayarlayacağım.O pastadan tatmamak olmaz şimdi.Hem belki o arada şu yakışıklı piyanistimizle sohbet de ederiz,kim bilir?"

Mevsim,onu bu tavrı için suçlamıyordu.Bir piyanistle tanışıp arkadaş olmuşken,piyano pasta yapmaya kalkarsa olacağı buydu.Başka ne bekleyebilirdi?Tabi ki Başak,böyle bir fırsatı kaçıramazdı.

"Neyse,bir şey demiyorum.Boş bulundum birden.Sen de takılma fırsatını kaçırmadın.Ama önemli değil.Ayrıca pasta çok güzel görünüyor.Tadı da güzel olmuştur herhalde.Malzemeler çok tazeydi.Sonuç kötü olamaz.Başka bir deyişle,gelirsen pişman olmazsın"

diye konuştu gülümseyerek.Başak,bu sözleri duyunca rahatlayıp

"Tamam,şu cadı kadınla işim erken biterse mutlaka uğrarım canım.Şaka bir yana,piyanistimiz ne zaman gelir?"

dediğinde,Mevsim bir kez daha düşüncelere dalmıştı.

Rengim,annesini ziyarete gittiği için bugün gelemezdi.Tabi bunu Başak'a söylemek demek,onun iyice hayallere dalması demekti.Bu nedenle,

"Ben nereden bileyim güzelim?Adam sanatçı.Bilirsin,sağları solları hiç belli olmaz."

diye karşılık verdi soruya.

Başak,genç kadının dediklerine pek inanmamıştı.Öte yandan,sanatçıların dengesiz oldukları hep söylenir dururdu.Yani,Mevsim haklı da olabilirdi.Tam bir şey söyleyecekken,

"Bakar mısınız lütfen?"

diyen bir ses çalındı kulağına.Cafe'ye biri gelmiş olmalıydı.

"Hadi,sen müşterinle ilgilen güzelim.Gelmeye çalışırım,öpüyorum."

diye konuştu.Mevsim,

"Peki,ikimize de kolay gelsin!Ben de öpüyorum."

deyip kapatmış,müşteriyle ilgilenmek için mutfaktan çıkararak cafe bölümüne geçmişti hemen.Yoğun haftasonu başlıyordu.


Taksi anne oğulu metro durağında bıraktı.Aslında hem Rengim,hem de Yeşim hanım araba kullanır,ancak şehir merkezine gitmeleri gerektiğinde pek tercih etmezlerdi.Metro,bu gibi durumlarda çok daha pratik bir ulaşım şekliydi.

Kısa bir süre sonra metroya binerek,şehir merkezine doğru yola koyulmuşlardı.

Rengim'in tahmin ettiği gibi 10-15 dakika süren sessiz bir yolculuk sonrası,durağa ulaştılar.

Metrodan inip mezarlığa doğru yan yana ilerlemeye başladıklarında,biraz serin olsa bile güneşli bir havayla karşılaşmak ikisine de iyi gelmişti.Rengim,

"Her şeye rağmen,hayat bir şekilde devam ediyor.İyi ki de ediyor.Aksi olsa,insanın dayanması mümkün olmazdı."

diye düşünürken mezarlığın kapısı göründü ve Yeşim hanım,eşinin kabrine doğru adımladı.Genç adam sessizce annesini takip ediyordu.

Bir süre sonra annesi durdu.Rengim,geldiklerini anlamıştı.Az ileride üzerinde büyük,italik gümüş grisi harflerle SÜHA DOĞAN yazan siyah granit taş,şüpheye yer bırakmıyordu.

"Anne,önce sen git istersen."

deyip etrafını incelemeye başladı.

Siyah granitle çevrelenmiş mezar,tertemizdi.Üzerinde küçük küçük,renkli mevsim çiçekleri vardı.Annesi,babasının mezarıyla ilgilenmeyi hiç ihmâl etmiyordu demek.

ZENCEFİL CAFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin