13.BÖLÜM

390 95 662
                                    





Rengim uyandığında saat akşam üstü 4'e geliyordu.Yemekten sonra düşündüğü gibi odasına çıkarak biraz kitap okumak istemiş,okurken de uyuyakalmıştı.

Çarşafların arasında kalan kitabı hemen yanındaki komidinin üzerine bıraktı ve açılmak için banyoya ilerledi.Serin suyla yüzünü yıkamak çok iyi gelmişti.

Üzerindeki tshirtü haki yeşil bir gömlekle değiştirdi,altına lacivert bir kot pantolon giydi,saçlarını şöyle elleriyle bir düzeltip parfümünü sıktı.Son olarak yine haki yeşil spor ayakkabılarını giydiğinde çıkmak için hazırdı.

Dolaptan siyah kapüşonlu montunu almış odadan çıkıyordu ki,annesiyle konuşmayalı bir kaç gün olduğunu hatırlayınca,telefonu cebinden alıp annesinin numarasına dokundu.Telefon çalmaya başlamıştı.


50'lili yaşların ortalarında,uzun kahverengi saçlara,neşeyle parıldayan elâ gözlere sahip,1.70 boylarında balık etli bir kadındı Yeşim hanım.Yıllarca Bursa'nın önemli bir okulunda müzik öğretmeni olarak çalışmış,3 yıl önce de emekli olmuştu.Fakat boş oturmayı hiç sevmediğinden,özel bir okulda haftanın 3 günü,2'şer saat ders vermeye devam ediyordu.

Üniversitede öğrenciyken tanıyıp severek evlendiği eşi Süha Bey'i,4 yıl önce hiç beklemediği bir anda,kalp krizi sonucu kaybetmişti.Ünlü bir kalp cerrahı olan eşini bu şekilde kaybetmiş olması ona hep çok ironik gelirdi.

Oğlu Rengim'e her zaman çok düşkündü.Ancak eşini kaybettiğinden bu yana anne-oğul daha da yakınlaşmışlardı.

Yaklaşık 1 saattir okuldan bir arkadaşıyla birlikte Bursa'nın tarihi yerlerinden biri olan Kozahan'daydı.İki arkadaş önce biraz alışveriş etmişler,şimdiyse soluklanmak üzere hanın avlusundaki Cafe'ye oturmuşlardı.

Telefonu çalınca çantasından çıkarıp eline aldı.Ekranda yazan isim onu gülümsetmişti.

"Nasılsın oğlum?Ne iyi oldu da aradın."

diyerek açtı neşeyle.

Genç adam bu ses tonunu duyduğu anda annesinin görmeyeceğini bilse de gülümseyip

"Ben iyiyim anne.Asıl sen nasılsın?Çalışmaya daldım,yine arayamadım seni."

diye karşılık vermişti mahçup mahçup.

"Hiç önemli değil canım,ben senin kalbini biliyorum.İyiyim merak etme.Bir arkadaşla Kozahan'a gelmiştik.Biraz alışveriş yaptık,şimdi de avludaki cafe de karşılıklı kahvelerimizi yudumluyoruz."

Rengim bu cevaba hiç şaşırmadı.Annesi her fırsatta hana gelerek kendisine ipekli fulârlar,gümüş kolye veya yüzükler almaya bayılırdı çünkü.

"Anlayışın için sağol anne.Çok iyi yapmışsın,çok özledim oralarda olmayı.Benim için de biraz gez,olur mu?"

"Ben de seninle birlikte buraları gezmeyi özledim oğlum.Belki fırsat bulursun bir ara.Nasılsa 2 ay boyunca İstanbul'da olacaksın.İki şehrin arası altı üstü 1 saat."

"Haklısın anne,ayarlamaya çalışacağım."

"Çok iyi olur Rengim'cim.Neyse,sonatı bestelemeye başladığını söylemiştin.Nasıl gidiyor?"

"Bir ara biraz sıkıntı vardı.Ama çözdüm,2 gündür bayağı iyi gidiyor."

Böyle der demez,gözlerinin önünde tüm güzelliğiyle Cafe'deki peri kızı belirince afallamıştı.Bu da neydi şimdi? Annesinin

"Sevindim oğlum,hep işe dalma ama.Arada İstanbul'un tadını çıkar.Gez,toz.Gençsin ve gençliğinin değerini iyi bilmeli insan."

diyen sesi onu kendine getiren şey oldu.

ZENCEFİL CAFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin