BÖLÜM 55 Fuzuli Rahat

312 7 0
                                    

NEHİR

Togay'a rağmen okula geri gelmiştik, evet...

Onları da bulmuştuk bulmasına, o da tamam...

Bu kadarını biz bile beklemezken, şans eseri odada da bir biz vardık; iyi, güzel, hoş...

Ama her ikisi tarafından da berbat karşılanmıştık ve bu kesinlikle sadece kırıp dizimizi evde oturmadığımız için olamazdı.

Çünkü buraya kadar sırf kendimi kollarına bırakmak için koşturduğum Ateş'in bakışlarında da, sözünü çiğnediğimiz Togay'ınkilerdeki gibi keskin bir 'Dur!' emri vardı.

"Sizin burada ne işiniz var ya?"

Aslında başından beri yapmam gereken, 'Kusura bakma da, mesele asıl benim meselem, ille de biri gidecekse haydi yallah sen eve...' diye bağırmaktı. Ama malum şahsın buz gibi bakışları benim kanımı dondurduğu için, Togay'ın bu despot çıkışına şimdi tek yapabildiğim, yavru bir kedi gibi miyavlamak oldu:

"Duramadık evde."

"Ya ne demek duramadık kızım ya! Hiç işimiz yok bir de sizinle mi uğraşalım, Allah Allah!"

Bu sefer ben oralı bile olmadım. Mecbur Gizem araya girdi:

"Merak ettik sizi Togay, aradık aradık açmadın. Ne yapalım? Biz de dayanamadık, çıktık geldik."

"Evet açmadım; çünkü avukatla görüşüyordum. Bu işten boka batmadan nasıl sıyrılabiliriz diye..."

Aslında avukatın söyledikleri ve dolayısıyla benim yüzümden Ateş'i neyin beklediğiyle, Gizem'den fazla ilgilenmem gerekirdi ama benim damarlarım hala çözülemediği için; "Ne diyor peki?" diye sormak da yine ona kalmıştı.

Togay; uzun uzun darp raporunun sonucuna kadar elimizde iyi ya da kötü bir netice olmadığını anlatırken; ben, tavırları en azından duygusuz bir askerden biraz daha ılıman olması için Ateş'e dönüp:

"Nasılsın?" diye sordum.

**

ATEŞ

Kesinlikle vaziyetim değildi sorgulanan...  Bu bir yoklamaydı aslında. Bir tansiyon ölçmeydi...

'Biz şimdi ne olduk?' sorgusuydu ve hiç de öyle göründüğü gibi inisiyatifi bana bırakılmamıştı.

Aslında fırsatını bulmuşken, 'İşte bizde mal bu kızım!' diye bütün kartlarımı ortalığa saçmak geçiyordu içimden. Ama ya müşteri hala alıcıysa diye durduruyordu beni, bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen kör olası umudum.

Oysa ki öyle çekimser, öyle perde arkasından bir hitaptıki bu, ne bir beklentiye ne de olumlu herhangi bir şeye yer bırakmıyordu ve şimdiye kadar bir gram iyiliğim var idiyse bile bu mesafe yüzünden o da katledilmiş gitmişti artık.

Ya Allah'ım ne olur oynama benimle ya!

Ya şu ölümcül soğukluğu çek aramızdan artık, ya da al şu canımı da kurtar beni şu işkenceden, ne olur!

**

NEHİR

Bana, minicik bir kıpırtı bile yeterdi; filmi başa sarıp, yine dudaklarında hayattan kopmak ya da gece boyunca kendisiyle sevişip sevişip, hayatın ta kendisine yeniden doğmak için...

O ise, çok daha fazlasını yaptı.

İhtarlı bakışlarına bir son verip şefkat dolu bir sesle:

BENİM YALNIZLIĞIM DAHA BÜYÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin