BÖLÜM 52 En Aydın Gün

305 7 0
                                    

ATEŞ

Sabah uyandığımda, yatağımda bir melek vardı.

Geceden kalma olmasına rağmen, başının üstündeki hale, hala pırıl pırıl ışıldıyordu.

Baş ucuma bırakmış olduğu değneğinden, tavanıma rengarenk yaldızlar saçılıyordu.

Dört duvarın dördünden de, arp sesleri yükseliyordu.

Yorganıma kadar sinmiş bir ıtır, buram buram odama doluyordu.

Açık kapımdan görünen koridorum, çiçekli yoncalara bürünüyordu.

Dört ay ikamet etmek üzere internetten yarım yıllığına kiraladığım ev, tek bir gecenin hatırına şimdi gözümde, adeta cennete dönüşüyordu.

**

NEHİR

Sabah, gecesinde Ateş'in bahsini ettiği pişmanlığın aksine, bende baldan tatlı bir keyif vardı ve hatta hatta gün, bana hiç bu kadar aydın olmamıştı.

Çıplaktım, ama kalbim ilk defa örtülüydü.

Saçlarım darmadağındı, ama içim ilk defa bu kadar tertipliydi.

Vücudum paramparçaydı, ama ruhum ilk defa tek parçaydı.

Eksiksiz, tam ve bir bütün olarak hissediyordum ilk defa kendimi.

En doğal halimle, beni ben yapan her şeyle, saf, lekesiz, şaibesiz tüm içtenliğimle gülümsüyordum hayata, hayatımda ilk defa...

**

ATEŞ

Saat 7'yi geçiyordu ve bizim yavaştan kalkıp sekiz buçukta başlayacak olan mekanik dersine teşrif etmek üzere hazırlanmamız gerekiyordu. Ama gel gör ki, ne yan tarafta tatlı tatlı gerinen Nehir de, ne de onu hayran hayran izlemekten kendini bir türlü alamayan ben de hiç öyle bir niyet yoktu. İkimizin de akşama kadar, yemeden içmeden, bütün gün yatakta öylece birbirimize bakıp kalacak gibi bir halimiz vardı.

"Günaydın."

"Bundan ala aydınlık görmemiştim."

Kesinlikle iltifat etmiyordum.

Çok ciddiydim.

Hayatımın şimdiye kadarki en aydın günüydü bu ve hatta Nehir'in tatlı gülümsemelerine paralel olarak daha da aydınlanıveriyordu.

"Sana bir şey anlatmak istiyorum." derken elini belime sarıp, bal yanağını göğsüme yasladı.

Ne kadar dinlemeye çalışsam da, teninin tenime değen kısmı beni gecenin arsız dakikalarına geri götürdüğü için, söylediklerini anlamakta zorlanıyordum:

"Bir kaç ay önce bir falcı bana; 'Adının ilk harfi 'Ş' olan biri hayatına girecek ve birlikte olacaksınız.' dedi. İnanmadım tabi. Hatta Gizem'le 'Adı da 'Şemsettin' olsun bari.' diye dalga geçip durduk. "Şemsettin'i de 'Şem' diye kısalttık aramızda. Bunun üzerine düzinelerce sohbetimiz oldu Gizem'le..."

Durdu.

Sanırım burada bir şeyler söylemem gerekiyordu.

"Evet!" diyebildim sadece. Konuya zerre hakim olmadığım için...

**

NEHİR

Beni dinlemiyordu.

Gayet farkındaydım.

BENİM YALNIZLIĞIM DAHA BÜYÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin