BÖLÜM 31 'Şafak Söktüğünde Yanında Olacağım.'

532 7 0
                                    

NEHİR

İlk gelişimizden de güzel görünüyordu dışarıdan manzara aslında... Ama yanımda beni benden fazla düşünen bu süper kahraman, sırf üstüm ince olduğu için terasa çıkmama müsaade etmedi ve bize içeride kuytu bir masa seçti.

Yerleştik.

Kalabalıktan bir bakıma kurtarabilmiştik kendimizi ama hoparlörün dibinde olduğumuz için gürültünün beşiğindeydik bu sefer de.

"İyi bir fikir olmadı burası..." dedi, sesini duyurmak üzere bana doğru eğilip bağırarak.

"İstersen gidelim." dedim ben de.

"Bence de; hadi gel." dedi ve ayaklandı hemencecik.

Benim için zaman veya mekanın hiç bir önemi yoktu nasılsa. Bu yüzden uyum sağlayıp ben de fırladım peşinden.

Sadece dönüp bana 'Ne yapalım?' diye soracak olursa, densiz kalbim yine beynimden önce dillenip 'Sana gidelim!' der diye korkuyordum ve sırf bu yüzden de, onun aklına bir 'B' planı gelene kadar varlığımı tamamen unutturmak için bir bok çuvalı gibi yanında sessiz sessiz yürümeye başladım. Ama çabalarım hiç bir işe yaramadı ve daha arabaya biner binmez bana doğru dönüp:

"Ne yapmak istersin?" diye sordu.

Gerçekten yapmak istediklerimi sıralayacak olsaydım, 'Dudaklarında...'yla başlar, 'Koynunda...'yla biterdi cümlem... Yani ucunda, beni aldığı yere geri bırakması olsa bile, ağzımı açıp tek laf etmemeliydim.

Bütün gayretimle dudaklarımı birbirine mühürleyip sadece omuzlarımı silkerek, kontrolün tamamını alenen kendisine bıraktım ve o da hiç yüksünmeden dümeni tuttu; tuttuğu gibi de bana, yepyeni bir öneride bulundu:

"Foça'ya gidelim mi?"

**

ATEŞ

Neyime güveniyorsam salak gibi kızı Foça'ya götürmeyi teklif ediyordum. O da bende her neye güveniyorsa hiç tereddüt etmeden, başını hızlıca sallayarak onaylıyordu.

Şimdi artık 'Yok ben vazgeçtim, en iyisi seni evine bırakayım.' diyemeyeceğime göre, tıpkı bana geldiği akşam ki gibi derin bir mevzu açmalı ve yine şahlanan bütün hormonlarımın bir köşede uslu uslu oturmalarını sağlamalıydım.

Bir sürü teknenin dip dibe yerleştirildiği kıyı şeridinde, ayaklarımızı denize sarkıtarak yere oturduk.

Benim aklım, gecenin akıbetini kendisi için en güvenilir hale getirmekteydi. Bu yüzden de, şu anda içinde bulunduğumuz fazlaca romantik vaziyetimizden bizi çekip alacak tatsız bir konu düşünmekteydim ve lanet olsun ki aklıma, onun o karanlık dünyasından başka hiçbir şey gelmiyordu.

**

NEHİR

Başımı arkaya attım.

Gözlerimi kapadım.

Ateş'in, denizin kokusuna karışan parfümünü içime çeke çeke, teknelere vurup çalkalanan dalgaların seslerini dinledim.

Hiçbir masalda, şu an benim yaşıyor olduğum kadar güzel bir an yoktu.

O kadar dozunda bir huzurdu ki hissettiğim, ne Külkedisi ayakkabısına kavuşup balodaki prenses olduğunu kanıtladığında, ne lambadan çıkan cin Alâeddin'e dileğini sorduğunda, ne de avcı, büyükannesinin yerine geçen kurttan kırmızı başlıklı kızı kurtardığında görülmemiştir böylesi...

Derken Ateş, tüm bu masal kahramanları arasından benim Rapunzel olduğumu bana itinayla hatırlatıp, malum ejderhayı üzerime saldı:

"Babanla konuştun mu o günden sonra hiç?"

BENİM YALNIZLIĞIM DAHA BÜYÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin