ATEŞ
"ŞEM mi?"
Nehir'le Gizem'in deyim yerindeyse çığlıkları, herkesin dikkatini çekince, benle Togay da ister istemez etrafımıza bakınmaya başladık.
Tam, nihayet gözler üzerimizden yavaşça çekiliyor derken, bu sefer de birbirlerine bakıp yüksek sesle gülmeye başladılar ve böylece tekrar odak noktası olmuş olduk.
Ben de forsuna oldukça düşkün bir adamdım ama sabrımı muhafaza edebiliyordum. Togay ise benim kadar dirayetli değildi:
"Ne oluyorsunuz ya!" diye tepkisini gösterdi ve aslında niyeti, 'Bi kendinize gelin.' diye uyarmaktı ikisini.
Haklıydı da.
Rezilliğimiz bir yana, mantıklı bir tavır değildi bu.
Çünkü ilk adımın Şah olduğunu da, soyadımı da zaten biliyorlardı. Yani ilk defa duydukları hiçbir şey söylememiştim ve dolayısıyla bu akrostişden de öyle aman aman şaşılacak bir destan çıkmamalıydı.
**
NEHİR
Hayat resmen benimle dalga geçiyor olmalıydı.
Ya da belki de dalga geçen falcıydı.
Ya da belki de Ateş, bizim 'Şem' muhabbetini bir şekilde öğrenmişti ve dalga geçen oydu.
Öyle ya da böyle, ortada bir dalga söz konusu olduğu kesindi. Yoksa bu şahane yaratığın benim gibi bir acuzeyle ne işi olurdu?
Sadece iki ucu da değil, her neresinden tutulursa tutulsun bok sıçratan bir değnekti resmen benim hayatım. Üstelik Ateş'in bizzat kendisi de, buna defalarca tanık olmuştu.
Hatta rahat durmayıp, bir gece sarhoş kapısına dayanmış ve şahsen benim onun gözüne sokmuşluğum bile vardı. Daha ne olsundu?
İşte bundan dolayı, ben, an itibariyle yaşadığım bu sinir boşalmasında, yerden göğe kadar haklıydım. Ama Gizem'e ne oluyordu bu kadar; onu ben de anlayamamıştım.
**
ATEŞ
Benim hatun hızlı toparlamıştı kendini ama Togay'ın sarışını, hala sarsılarak kahkaha atmaya devam etmekteydi. Hal böyle olunca sabrı kıt olan Togay'ın ikinci tepkisi de hiç gecikmedi:
"Hadi kalkın, hadi! Otelde devam edersiniz bu anlamsız kıkırdamalarınıza."
Bana kalırsa sakinleşmelerini bekleyip, onları sıcağı sıcağına sorgulamalıydık ama payıma düşen Togay'ı desteklemek olduğu için, tek başıma başka bir fikir geliştirmek zorunda kalmıştım.
Bu yüzden hemen hızlı bir oyun kurdum ve dönüş yolunda dışarıdan sessiz, sakin görünen bir mekânı gözüme kestirip, otelin önünde Gizem'le Togay arabadan iner inmez icraata geçtim.
**
NEHİR
Yol boyunca arka koltukta Gizem'le birbirimize sırtlarımızı çevirdik ve burunlarımızı kendi tarafımızdaki camlara gömüp dışarıyı izlemeye daldık. Çünkü her göz göze geldiğimiz de yeni bir gülme krizinin içinde buluyorduk kendimizi.
Bu sessiz anlaşmamız, en azından odaya varana kadar sürsün diye, Gizem arabadan iner inmez Togay'ın koluna girip direkt yürümeye başladı.
Peşleri sıra ben de kapıya doğru yöneldim ama Ateş izin vermedi. Kibarca kolumdan tutup beni durdurdu ve:
"Benim sana bir kahve borcum vardı sanki! He! Öyle değil mi?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM YALNIZLIĞIM DAHA BÜYÜK
Novela JuvenilNehir, sıkıntılı geçmişine rağmen, tek derdi kendine ait bir dünya kurmak olan bir üniversite öğrencisidir. Ancak bu dönem, okuduğu üniversiteye Amerika'dan gelen bir misafir öğrenci yüzünden, bütün hedefleri şaşmış ve bir anda kendini, toz pembe bi...