BÖLÜM 50 İlan-ı Münasebet

196 7 0
                                    

ATEŞ

Gizem'in ve Nehir'in şaşkın ifadeleri, benim hayal kırıklıklarıma ve Togay'ın abartılı kahkahalarına karışalı koca bir beş dakika geride kalmıştı.

Vaziyet daha fazla boka sarmadan toparlamam gerektiğinin farkındaydım, ama sevgili kuzenim hala nefes bile almadan gülüyordu ve kör olası nasıl bir ciğere sahipse bir türlü de boğulmuyordu.

Ben de en sonunda sessizliği kollamaktan vazgeçip lafa girdim:

"Nehir! Sence senin anladığın gibi olsaydım, Togay bana 'Süperman'mi derdi?"

Ben, yorumu Nehir'e bırakacak bir giriş yapmıştım ve dolayısıyla ondan bir karşılık bekliyordum ama piç Togay yine yan taraftan salça olup gülüşlerinin arasında:

"Yok valla; 'Sedric' veya 'Pepe' falan derdim herhalde." dedi.

"Ya ben hiç bir şey anlamadım he! Siz neyden bahsediyorsunuz?"

Neyse ki herifin manitası araya girdi de, çok şükür ben iyice çileden çıkmadan gülüşlerini azıcık kontrol altına alabildi.

Dahası, Gizem'in merakı Togay'ın saçma eğlencesine son vermenin yanında, beni, onun aşina olduğu tıbbi terimler sayesinde durumumu Nehir'e daha rahat anlatabileceğime de uyandırdı.

Anında ona dönüp, anatomik kısıtımın aslında bir noksan değil, bilakis fizyolojik bir fazlalık olduğundan bahsetmek üzere kendimi hazırladım, ama o bana hiç şans tanımadı ve bir kez daha söze girdi:

"Şimdi sen musküler distrofi değil misin?"

**

NEHİR

Mersinden geldiğimiz gün, Gizem'in kucağında hıçkıra hıçkıra anlattıklarım üzerine, kendi kendine böyle bir tanı koymuştu Gizem. "Kalıtsal bir kas hastalığı." diye de açıklamıştı bana üstün körü, şimdi adını bir kez daha Ateş'e söylediği bu zıkkımın. Sanki kırk yıllık nörologmuş gibi ben de direk inanmıştım ona.

"O ne demek?"

Şimdi Ateş'in sorusuna bakılacak olursa da, Gizem'in teşhisi yakınından bile geçmemişti asıl olanın. Zaten daha benim bile tam anlamamış olduğumu, yarım yamalak izahatimle Gizem'in hemşire annesinin tamamlaması ne kadar sağlam bir sonuç alabilirdi ki...

"Kas güçsüzleşmesi işte!"

Gizem ise 'Yanlış teşhis' durumuna hala ayılmamıştı. İnatla tahmininde diretmeye devam etti. Ta ki Togay:

"Kızım 'Güç' bu adamın diğer adı. Siz olayı çok yanlış anlamışsınız." diye noktayı koyana kadar...

**

ATEŞ

Nehir'in güzelliğine kendimi kaptırdığım günden beridir sakındığım anın tam içindeydik şu anda.

Elif ağzından kaçırır mı?

Togay benim arkamdan anlatır mı?

Antakya'da bir şeyler çakar mı?

Öğrenecek olursa gider mi?

Bütün bu korkulu sorular son bulmuştu nihayet ve hiç de korktuğum gibi olmamıştı.

Artık mutlu sona ecelimden çok daha yakın duruyordum ve bu beni fena gaza getiriyordu.Bu yüzden de Togay'ın yorumuna karşın;

"Nasıl yani?" diye soran müstakbel kız arkadaşıma, hiç çekinmeden:

BENİM YALNIZLIĞIM DAHA BÜYÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin