BÖLÜM 4 Akşam Yemeği

664 7 0
                                    

ATEŞ

Ders bitiminde, onca söz dalaşına rağmen tek bir sıyrık bile almayan karizmam gereği, sınıftan alelacele çıktım ve hiç oyalanmadan doğru arabama yürümeye başladım. 

Varmak üzereyken, gömleğimin sol iç cebindeki telefonum göğsümü titretmeye başladı.

"Efendim Togay."

Canım kuzenim benden kendini sorumlu tuttuğu için, İzmir'e ayak bastığımdan beridir her öğün düzenli olarak arıyordu ve hatta bu telefon, alışılagelmiş öğünlerinin de dışındaydı.

"Nasıldı bakalım ilk ders?"

Oturup kendini bir halt zanneden asistan parçasıyla atışmamızı kelime kelime anlatacak değildim tabi.

"İyi sayılır ya." diye kestirdim hemen.

Ama laklaka bayılan kuzenimin her zamanki gibi muhabbeti uzun tutası vardı:

"Hadi bana gel, bir şeyler yeriz, bu arada da anlatırsın." dedi ve asla hayır demeyeceğimi bildiği için de, davetini yemekle süslüyordu piç.

"İyi tamam! On dakikaya sendeyim."

**

NEHİR

Ben, mutfak işlerinde hiç hamarat sayılmazdım. Nerede pratik hazırlanan yemekler varsa, favori menüm onlardan oluşurdu hep. Ama sağ olsun Gizem, minik bir aşçı gibiydi. 

Mutfağa girdi mi en az üç çeşit yemek yapmadan çıkmıyordu ve onun sayesinde bu sene, eve resmen medeniyet gelmişti. Nihayet Togay'la bizim de artık bir sofra mefhumumuz vardı ve geçen senelerdeki ayaküstü atıştırmalarımız da haliyle tarih olmuştu.

Yine öyle fevkalade bir sofra döşemeyi planlayan Gizem'in, Togay'ı da çağırmam konusunda yol boyunca süren ısrarları üzerine telefonu elime aldım.

Bir taraftan da, kendini ciddi ciddi bu ağır abiye kaptırmaması için arkadaşıma brifing veriyordum. Sanki benim, Ateş denen şu İngiliz subayı kılıklıya kapılmamın hiç bir sakıncası yokmuş gibi...

**

ATEŞ

Togay'ın salonundaki tekli koltuklardan birine kendimi atıp, daha kapıda elime tutuşturduğu broşürlerden yiyecek bir şeyler aranmaya başladım. 

İşte bunlar, birinin vasiliğinde olmanın en güzel yanlarıydı. Onca sorguya suale de, düzenli her öğün yoklanmalara da değiyordu bu final. Şimdi şımarıklığın dibine vurup, o tepemde sipariş vermek için öyle amade beklerken, ben keyfimce canımın ne yemek istediğini sorgulayacaktım. Tabi, bir türlü susmak nedir bilmeyen telefonunun ciyak sesiyle bütün rahatım gasp edilmeseydi eğer:

"Efendim Nehir."

A ha! Yine şu meşhur komşu kızı aradığına göre bana yavaştan yol görünüyordu. 

Yerimde rahatsız rahatsız kıpırdandım.

"Yok canım ya, Ateş bende. Dışarıdan bir şeyler söyleriz biz, siz keyfinize bakın.

Hassiktir. Adam ne güzel ev yemeği yiyecekti... Şimdi benim yüzümden ekmek arasına talim olacak.

**

NEHİR

Benim beynim, 'Ateş' ismini duyduktan sonra mesaiye bir süre ara verdiği için, zavallı ağzım meydanı boş bulan kalbimin boyunduruğuna girip:

BENİM YALNIZLIĞIM DAHA BÜYÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin