ATEŞ
Anketi biter bitmez müsaade isteyip yanımızdan ayrılan şeker kız Candy'den hemen sonra, Togay da Endüstri Bölümü'nden aldığı ders için kalktı. Biz de kendi dersimiz için, Nehir ve Gizem'le amfiye doğru yola koyulduk.
Koridorda peş peşe, sessizce yürüyorduk ki, varmaya iki-üç adım kala, arkamızdan biri seslenip bizi durdurdu:
"Birader bir baksana."
Geriye döndüğümde, neyine güvendiğini çok merak ettiğim Uzay denen it karşımda duruyordu ve muhatabı da direkt bendim.
Bir an içimden 'Keşke yıldırımla vücuduma yayılan radyasyon, gözlerimden ultraviyole ışınları da çıkarabilmeme vesile olsaydı da, hiç kafamı gömmekle uğraşmayıp, sadece bakarak bu lavuğu şuracığa yığabilseydim.' fikri geçse de, Uzay konuşmaya başladıktan sonra, ultraviyole dileğimden de, kafa gömme niyetimden de vazgeçtim:
"Geçen gün biraz sert çıkıştım, başka bir şeye kafam bozuktu sana patladım, kusura bakma, af ola."
Hiç samimi görünmüyordu ama art niyetli olmadığı da belliydi. Bu durumda da üç ihtimal vardı.
Birincisi; Togay bu lavukla konuşup durumu uygun bir dille izah etmiş ve bu lavuk da benim ona yapabileceklerimden tırsıp yola gelmişti.
İkincisi; bu lavuğun kafasına sert bir cisim düşmüş, o gözlerindeki ya da algısındaki bozukluk her neyse düzelmiş ve benden tırsması gerektiğini kendi kendine anlayıp yola gelmişti.
Üçüncüsü de...
Yok ya! Nehir konuşmuş olamazdı.
"Tamam, önemli değil." dedim ben de aynı samimiyetsizlikle. Ama tam dönüp gidecekken bu kez de kolumdan tutup durdurdu beni:
"Bu hafta sonu Gümüldür'e tur düzenledik bölüm olarak. Yarın akşam yola çıkılacak; dört yıldızlı bir otelde de iki gün konaklanacak, falan filan işte. Gelmek istersen buyur sen de. Hem tanışmış, kaynaşmış oluruz." dedi pek gönülsüz bir ifadeyle.
Arayı düzeltmesini az buçuk anlayabiliyordum ama bu zoraki davetini bir türlü bir nedene dayandıramamıştım. Tam, 'Neyin peşinde lan bu yine?' diye sorgulamaya başlamışken, gözlerini Nehir'e dikip, altını çize çize ekledi:
"Sonuçta Togay'ın kuzenisin. Bu durumda bizim de kuzenimiz sayılırsın."
...ve böylece ben de, bu konuşmanın asıl müsebbibinin, az önce 'Olmaz' deyip üstünü çizdiğim Nehir'in ta kendisi olduğunu anlamış bulundum.
**
NEHİR
Uzay'ın tam olarak kastettiği, Ateş'e o gözle bakmamın ensest ilişki kategorisine gireceğiydi. Yoksa ne Togay'ı kardeş, ne de Togay'dan dolayı Ateş'i kuzen olarak görmenin yanından bile geçmezdi.
Çok kızmıştım ama sesimi çıkarmadım. Sadece seyretmekle yetindim.
"Ben gelemem." dedi Ateş direkt, net bir şekilde.
"Ya gel işte. Togay da gelecek hem..."
Aslında Togay, sırf Gizem çok istiyor diye, 'Bakarız' deyip bir kapı aralamıştı sadece ve bu 'Bakarız', aslında, tepesinde bir saatten fazla cırlayan Gizem'i savuşturmak için sarf edilmiş alelade bir kelime de olabilirdi. Ama Ateş'in ikna olabilmesi için ben de artık Gizem gibi, Togay'ın geliyor olduğunu varsaymaya başlamıştım.
**
ATEŞ
Bu kız ne yaptığını sanıyordu ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM YALNIZLIĞIM DAHA BÜYÜK
Teen FictionNehir, sıkıntılı geçmişine rağmen, tek derdi kendine ait bir dünya kurmak olan bir üniversite öğrencisidir. Ancak bu dönem, okuduğu üniversiteye Amerika'dan gelen bir misafir öğrenci yüzünden, bütün hedefleri şaşmış ve bir anda kendini, toz pembe bi...