ATEŞ
Nehir'in beni gerisinde öylece bırakıp gitmesinden sonra yapılacak daha iyi bir şey bilmediğim için arabaya atladığım gibi soluğu Sedat'ın barında aldım.
Birkaç şartrözden sonra alkol, beynimin yerine devreye girdi ve uzuvlarıma komut verip bana Togay'ı arattı:
"Alo! Geldiniz mi abiciğim?"
"Konuştum onunla."
"Ne?"
"Her şeyi anlattım. Artık ne boktan bir yaratık olduğumu biliyor."
Aslında onunla hiç alakası yoktu bu vaziyetin ama benim şu hırsıma da bir kurban gerekiyordu ve sırf 'Anlat.' 'Anlat.' diye beynimi siktiği için o talihsiz Togay'dan başkası olamazdı. Bu yüzden bu zaruri acının faturasını ona kesiyordum. "Gözün aydın."
Biraz duraksadıktan sonra:
"Neredesin sen?" diye sordu. İşin vahametini ancak kavramış olmalıydı.
"Bir yerlerde işte..."
"Neredesin Ateş."
**
NEHİR
Zar zor bulduğum havalimanı servisine binene, servise bindikten sonra eve varana, evde Gizem'e olanları tek solukta anlattıktan sonra da, kucağında sabaha kadar hıçkırıklarla ağladım.
Telefonum her çaldığında bir öncekinden daha büyük bir umutla ekrana bakıp, her defasında çok daha büyük bir hayal kırıklığıyla gözyaşlarıma boğula boğula sabahı ettim ve ne Togay'dan ne de artık adını zikretmenin bile bana yasak olduğu kuzeninden hiç ses soluk yoktu.
Sabahında, geberesice umutlarımın hala can kırıntılarıyla uğraşıp, onu aramamak için bildiğim her kutsal şeyin üzerine yeminler dizmekle meşgulken, kapı çaldı ve Togay geldi.
Girişte öylece durup, dudaklarını birbirine bastırarak boynunu hafif yana eğdi ve ben, derdimi anlık unutup, daha çok mahcubiyetimden, kendimi Togay'ın kucağına atıp, suyu iyice çekilen göz yaşı pınarlarım tamı tamına kuruyana dek, bu sefer de onun kollarında ağlamaya devam ettim.
**
ATEŞ
Uyandığımda evde yalnızdım ve buraya nasıl geldiğime dair hafızamda parça pinçik, ne idüğü belirsiz bir sürü ayrıntı vardı. Bunlardan en belirgin olanı da, Togay'ın beni, "Ne kadar içtin oğlum sen böyle?" derken, uyduruk Doblo'suna bindirmeye çalıştığıydı. Yani bu durumda benim arabam da, Sedat'ın barının önünde kalmış olmalıydı.
Ama şu anda arabamı düşünecek halde değildim. Çünkü çok daha önemli bir meselem vardı. Togay'a, Nehir'le aramızda geçenlerin ne kadarını, nasıl anlattığımı hiç hatırlamıyordum ve bu ev hapsi de düşünmeme hiç yardımcı olmuyordu.
Bu yüzden üzerime alelade bir şeyler geçirip kendimi ivedilikle evden dışarı attım.
En önce her zaman yemek yediğim restorantta bir şeyler atıştırdım; sonrasında da sokak boyunca sıra sıra dizili bankların birine oturup, yoldan geçenleri seyretmeye başladım.
Kaba etim bankın sert düzlüğünden acıyınca yerimden kalktım ve akşama kadar birbirine paralel bütün sokakları santim santim arşınlayıp eve döndüm.
Sonuç ise, hala hiç bir şey hatırlamıyordum.
**
NEHİR
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM YALNIZLIĞIM DAHA BÜYÜK
Ficção AdolescenteNehir, sıkıntılı geçmişine rağmen, tek derdi kendine ait bir dünya kurmak olan bir üniversite öğrencisidir. Ancak bu dönem, okuduğu üniversiteye Amerika'dan gelen bir misafir öğrenci yüzünden, bütün hedefleri şaşmış ve bir anda kendini, toz pembe bi...