İlk İtiraflar

164K 7.3K 504
                                    


İki buçuk ay sonra

Tepede ki Güneş, el ele tutuşmuş sevgililer, fırınını yeni açmış ekmekçi... Yine her gün olduğu gibi klasik bir güne yeni bir başlangıç yapmıştım. Camın önünde bir süre izledikten sonra akışı, kendimi banyoya attım ve ılık bir duşla kendime geldim. Banyodan çıktığımda bornozumu çıkarmamla birlikte karşılaştığım o gerçek beni sarsmıştı. Karnımda artık hafif bir belirginlik vardı, üç buçuk aylık olmuştu ve artık her canlı gibi büyümüş ve büyümeye devam ediyordu. Parmaklarımı karnımın üzerinde hafifçe gezdirdim ve sonra hemen bornozumla kapattım önümü, o kendini ne kadar hissettirmeye çalışsa da ben onu hep göz ardı edecek ve ondan uzak duracaktım, hem onun hem de kendi iyiliğim için yapmayacaktım bunu, tıpkı babasından uzak durduğum gibi uzak duracaktım ondan, bana en yakın o olmasına rağmen, ben onu kendime en uzak konumda tutacaktım hep. Mecburdum çünkü...

Üzerimi giyindim ve aşağıya indim, Hakan'ı bulamayınca çalışma odasına gittim. Her zaman ki gibi dosyaların arasına gömülmüştü. Hiç ses etmeden bir süre izledim onu, ben ondan nasıl uzak duruyorsam, o da bana bir o kadar uzak duruyordu. İlk zamanlar ki o eğlencemiz yoktu sanki... Hala çok ilgiliydi ama ne yazık ki bu ilgisi bana değil bebeğineydi, farkındaydım bunun. Sabah kahvaltımı yapmam için uyarıda bulunuyor, akşamları elinde bir bardak sütle gelip beni kontrol ettikten sonra odasına geçiyordu. Bazen sabaha kadar birlikte oturup sohbet ediyorduk ama son birkaç haftadır ettiğimiz birkaç kelimeydi sadece. Beni hayata o döndürmüştü ama hayata döndükten sonra beni neden bu kadar yalnız bırakmıştı, ben hamile kaldıktan sonra özellikle, bir evin içinde birbirinden uzak durmaya mecbur bırakılmış iki dost gibiydik.

Hatalıydım, kendime engel olamadığım için, istemeden de olsa kalbimi onun ellerine esir bıraktığım için çok suçluydum. Ettiğim inkarlar bazı şeyleri engellemeye yetmedi. Kabul etmemek için verdiğim mücadele de yenik düşmüş ve Allah kahretsin ki aşık olmuştum. Çok garipti değil mi? Kağıt üzerin de de olsa evli olduğun, çocuğunu taşısığın bir adama aşık olmak yasaktı, akıl bu yasağı kabullense de, mücadelesini hakkıyla verse de, kalp artık yenik düşmüştü ve bu yaralı bedene bu durumu kabullenmekten, acı çekmeyi kabullenmekten başka yol ya da seçenek kalmamıştı. Adımlarımı içeriye doğru attım. Benim içeri girdiğimin farkında bile değildi, o sadece işine aşıktı ve aşkının karşılığını da alıyordu, iyi ki de alıyordu, karşılıksız aşk çok zordu çünkü.

"Hakan!"  dedim cansız bir sesle.

"Ahsen! Günaydın, kahvaltıyı kaldırmadı Melek Hanım, istersen hemen yap."

"Çok meşgulsun galiba."

"Biraz..."

"Sen yaptın sanırım."

"Evet ama ben de geliyim, hem ara vermiş olurum, bir kahve içerim."

Birlikte indik aşağıya, onunla kahvaltı yapmayı bile özlemiştim, konuşmayı, benimle ilgilenmesini bile özlemiştim. Hadi ben aşkımı kaybettiğimde alışmam daha kısa sürsün diye uzak duruyordum, o benden niye bu kadar uzakta. Bu sorunun cevabını deli gibi merak ediyordum. Ama sormaya hakkımın olmadığının farkındaydım.

"Nasılsın Ahsen? " diye sorduğunda  umursamaz bir şekilde " Çocuğun iyi, merak etme. " dedim.

" Ben çocuğu sormadım Ahsen, seni sordum. "

" Beni mi? "

" Tabi sen, başka kim olacak? "

" Uzun zamandır beni neredeyse hiç sormuyorsun bile... "

" Saçmalama Ahsen... Sen benim için çok önemlisin. " dediğinde birden karnımda hissettiğim hareketlenme ile birlikte hafifi bir çığlık attım. Hakan hemen yanımda bitti ve ilk defa elini karnıma koydu.

" Hareket etti! " diyebildim sadece. Hareket etmişti, ilk defa hareket etmişti. Hareketi ile birlikte karnımda hoş bir sıcaklık oluşmuş be tüm bedenime yayılmıştı. O anda yaşadığım o duygu karmaşasıyla gözümden birkaç damla yaş fırladı. Ama Hakan, kafamın eğik olması sayesinde, görmemişti bunu. Bana sarılırken birkaç sözcük döküldü sadece...

" Teşekkür ederim." dedi. Bebekte, aşık olduğumu artık kabullendiğim o adamda bana çok ama çok yakındı ama bu hayatta bana en uzak olan iki şey de aslında onlardı. En yakın ama aslında en uzak...

Buralardan gitmeme sadece altı buçuk ay kalmıştı. O zaman ben neyin kafasını yaşıyordum ki? Bu rüya olduğunu bildiğin bir anın hiç bitmemesini dilemek gibi bir şeydi ve benim rüyam çok yakında bitecek, gerçekler yüzüme birer tokat misali inecekti.

************** Hakan'ın ağzından ******************

Evden çıktığımda bir süre nereye gittiğimi bile bilmeden sürdüm arabayı ve sonunda Engin'i aramaya karar verdim. Biriyle konuşmaya, dertleşmeye ihtiyacım vardı.

"Engin, neredesin?"

"Evdeyim abi."

"Eskiden takıldığımız bara gelsene, konuşalım biraz."

"Tamam, çıkıyorum."

Bara benden önce ulaşmıştı, yanındaki bar taburesine oturdum.

"Bana bir tekila!" adamın uzattığı tekilayı tek seferde içtim.

"Abi yavaş ol ya!"

" Bana bir tane daha! "

" Hakan, derdin ne senin? Ahsen değil mi? Ateş ile barutun yan yana durmayacağını biliyordum. "

" Aşk hiç hesapta yoktu Engin! Kadınlara olan güvenim yerle bir olmuşken aşk hiç hesapta yoktu! "

" Aşık oldun değil mi? "

" Evet! Allah kahretsin ki anlaşmamıza ihanet ettim! "

" Alışma ona Hakan, gidecek o, söz verdin ona, yapma bunu! "

" Biliyorum gidecek, herkes gibi gidecek... Aynı ülkede nefes almamız bile mümkün olmayacak! "

" Çocuğun var, en azından ona sarılabilirsin. "

" Garip Engin, çok garip... Çocuğumun öz annesi o, ondan uzak durmaya mecbur olmak çok garip, sırf anlamasın diye aranıza kilometrelerce mesafe koymak çok garip... "

Aslı'yı unuttun hemen, görmeyince bir süre alışırsın."

"Alışmak isteyen kim, gidişi öldürecek beni, her şey bir anlaşmadan ibaretken, kuralların dışına çıktım ben, bu saatten sonra ölsem cezamdır."

Cezamdı, evet, anlaşmamıza ihanet eden bendim, buralardan gitmek için gün sayan bir kadına aşık olan bendim, cezam hakkımdı, irademi elimde tutmam gerekirken, kaybettiklerimin arasına onu da ekleyen bendim, bu ateş beni çok yakacaktı ama başka çarem yoktu.

Burcu BATUR

Çocuğumun Annesi Olur musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin