Beni bulduğunu haber veren adam, bana doğru yaklaştı ve elini, esneme götürerek , saç diplerimi kavrayıp, beni hızla ayağa kaldırdı. O anda, Açelya ile göz göze geldik ama çok kısa bir andı. Adam beni birkaç adım sürükledi ve hızla bir çift ayağın önüne attı. Kafamı kaldırdığımda ise, gördüğüm surat ile , gözlerim irileşti.
Türkiye'nin, belki de en büyük olan fuhuş çetesinin sahibi , buraya kadar benim için , korkmadan, tereddüt etmeden gelmişti.
Bana doğru eğilen iri bir bedenden sonra, görebildiğim tek şey, yüzüme inen sert tokat darbesi olmuştu. Hissettiğim fiziksel acı o kadar fazlaydı ki, bir an gözlerimin önüne kara bir perde indi sandım, sessizce çığlık atan Açelya'nın sesi bile, kulaklarımdan girerken, fazlasıyla yankı doluydu.
Acı çok fazlaydı, hissettiğim acı, gökyüzü gibi uçsuz bucaksız ve de sonsuzdu. Acıdan bıkmıştım.
Hissettiğim derin özlem sarmıştı dört bir yanımı, mutlu geçen herbir anın kıymetini, insan mutsuzluğun pençesine düştüğünde daha iyi anlıyordu. Mutluluğun aslında her şeyden daha kıymetli bir hazine olduğunu, insan mutlu olduğu şeyler birer birer elinden alındığında daha iyi anlayabiliyordu. Mutlu olduğum tek bir ana, bir saniyeye geri dönebilmek için neler yapmazdım ki...
"Kayıp fahişemiz bulundu sonunda. " dediğinde, akmaya hazır bekleyen göz yaşlarımı engellemek için, gözümü sıkıca kapatıp açtım. Dudağımdan süzülen kanı umursamadan, sağa dönmüş başımı , yukarıya kaldırdım ve alaylı yüzün sahibine baktım.
"Ben fahişe değilim." dedim.
"Ahsen, neler oluyor?" dediğinde Açelya'ya baktım ama yüzü o kadar farklı bir hale gelmişti ki bir an tanıyamadım.
"Sen küçük or**pu, " diye tısladı cehennem zebanisi. "Sen benim, koskaca Belalı Mahir'in elinden kaçmaya nasıl cüret edersin?" dediğinde, sert bir tokat daha yüzümle buluştu. Bu, bu çok ağırdı. Yüzümün sadece iki tokatla çürükler içinde kaldığına adım kadar emindim. Hissettiğim o metalik tat, yüzümü buruşturmama neden olmuştu.
"Ateş olsan, cebinde duran sigarayı anca yakarsın. " dediğimde, eli koluma gitti ve beni sert ve aniden yerden kaldırıp, iki adım uzağımda duran duvara çarptı. Duvarla çarpıp yere düştüğümde , hissettiğim fiziksel acı kelimelerle ifade edilemeyecek kadar ağırdı, bu acının altında eziliyordum. Bu güne kadar bu fiziksel acılardan çok fazlasına maruz kalmıştım ve de şahit olmuştum. Olgunlaşmıştım. Hem fiziksel acı, hem ruhsal acı bir araya gelince olgunlaşıyordu insan. Fiziksel hiçbir acıdan korkacak kadar güçsüz değildim.
Dudağımdan akıp, elimin üzerine düşen o kan damlası ile , gözlerimi yumdum. Karnımı korumuştum, şu an dilediğim tek şey, aynı rengi bacak aramdan sızarken de görmememdi.
"Ne yapıyorsun sen, kadın hamile!" diye bir haykırış duydum. Duyduğum haykırışın hemen ardından , sıfatı Belalı olan , cehennem zebanisi bana doğru geldi ve önümde diz çöktü.
"Ah, hamile olduğunu , kocasının herkesin önünde yaptığı röportajlarda duyduk. " dedi ve iğrenç bakışlar karnıma kaydı. "Bizim namuslu fahişemiz, elimden kurtulduğu gibi zengin bir enayiye kapağı attı ve altına yattığı hafta hamile kaldı." dediğinde, eli karnıma kaydı ama daha dokunamadan yakaladım elini.
"Sakın ona dokunma! " dedim. Bu adam, onca kızın hayatını elinden almışken, kızıma dokunmasına izin vermezdim.
Eli boynuma kaydı. "Söyle ." dedi. " Seni şimdi götürüp, kocan olacak zengin pez***nkten , milyarlar mı koparmalıyım, " dediğinde eli biraz daha sıkmıştı . "Yoksa, kadınlarıma ibreti alem olsun diye, karnında ki p*ç ile seni öldürmeyi miyim? "dedi ve boynumu serbest bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuğumun Annesi Olur musun?
RomanceRomantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da kendimi de kaybetmemle bitiş noktasına ulaşmıştım. Her şeyin bittiğine, hayatın acımasızlığına kar...