"Nasıl? " diye sordum ve içeridekilerin bizi merak edip etmediklerini umursamadan masaya gidip az önce kaktığım yerime oturdum.
Engin Bey, permağında ki yüzüğü çevirmeye başladı ve biraz oynadıktan sonra bir zamanlar bana küçümseyerek bakan o alaycı bakışlar yüzükten kopup yüzümü buldu.
"Dondurulmuş embriyo yani tıptaki ismi kriyoprezervasyon. " dediğinde bunun ne demek olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu.
" Yani? " diye sordum.
" Tüp bebek tedavisi ile dişiden aldığımız yumurta ile erkekten aldığımız spermi laboratuvar ortamında döller ve iyi döllenmiş yumurtalardan eğer anne otuz beş yaş üstü ise iki, altı ise bir tanesini yine tıbbi yollarla anne rahmine yerleştiririz. " dediğinde , bir süre hiç tepki vermeden dinledim." Yani bir kez daha tüp bebek yapabilir miyiz? " diye sordum. Buna karşılık başını iki yana salladı." Hakan artık kısır bir erkek ve sizin şu an için tüp bebek tedavisi yapmanız bir işe yaramaz. " dedi.
" Bu döllenmiş embriyo eğer gelişimi iyiyse anne ve babanın izni alınarak dondurulur, yani embriyonun içinde ki tüm kimyasallar belli bir süre için tıbbi yöntemlerle dondurulur ve yıllar sonra bile çift istediği zaman çözülerek anne rahmine yerleştirilerek gebeliğin gerçekleşmesi sağlanabilir. " dedi. Anlattığı her şeyi, ağzından çıkan herbir kelimeyi pür dikkat dinlemiştim." Bunu yaptınız mı? " diye sordum. Benim bundan haberim bile yoktu. Acaba Hakan mı izin vermişti? Amacı beni kandırıp benden olan bir bebeği ben gittikten sonra başka bir kadının bedeninde gelişmesini mi sağlamaktı? Başımı iki yana salladım ve zihnimde bir anda peyda olmuş sinsi düşüncelerin beni terk etmesini sağladım. Hakan asla böyle bir adam değildi. Hakan asla böyle bir şeyi düşünemezdi bile.
"Yaptık. " dediğinde, içine düştüğüm şaşkınlık büyüdü." Dölleme işlemini gerçekleştirdiğimizde, gelişimi çok iyi durumda olan döller vardı. Prosedür gereği bunlar dondurululabilirdi, diğer evraklarla birlikte Hakan izin verdiğini gösteren bu belgeyi de imzaladı ve dondurma işlemi gerçekleştirildi. "
Bakışlarımı Engin Bey'in yüzünden çektim ve bahçeye yönelttim. Bakışlarım bir süre boşlukta asılı kaldıktan sonra yeniden ona döndüm. "Ama Hakan bana bu durumdan hiç bahsetmemişti." dedim. Sesimdeki hayal kırıklığı hissedilmemesi mümkün olmayacak kadar büyüktü.
"Hakan'ın buna dikkat ettiğini bile sanmıyorum. " dediğinde, bana bir şeyleri açıklamaya çalışan bir ifadesi vardı." Doğrusu ben bile bunun üzerinde fazla durmamış, dikkat etmemiştim. Hakan'ın da o psikolojide neye onay verdiğinin , bunun ne demek olduğunun bile farkında olmadığına eminim. Sonuçta eğer sen ilk tüp bebek denemesinde hamile kalırsan çocuğu doğurup gidecektin. Kabul edersin ki sizin durumunuz diğer çiftlere göre çok farklıydı. " dediğinde, az önce göz bebeklerime çöken hüzün kayboldu. Bundan Hakan'ın da haberi yoktu. Kıvılcım olarak doğan küçük bir umut yüreğimde alevlenmeye başladığında sesimin bu sevincimi bastırmaya niyeti yoktu. Canlı ve mutlu bir sesle" Yani bizim yine çocuğumuz olabilir. " dedim." Yani bizim durumumuz imkansız değil! " diye fısıldadım." Hakan buna çok sevinecek . " dediğimde, Engin başını iki yana salladı.
" Yerinde olsam bundan Hakan'a bahsetmezdim. " dediğinde, kaşlarımı çattım ve" Neden? " diye sordum.
" Bak Ahsen, pekçok şeyi yeni atlattınız. Sadece yedi sekiz aydır tanışıyorsunuz fakat bu kısa zamanda siz ikiniz çok çok fazla şey yaşadınız. Ben bu kısırlık durumları ile çok karşılaştım. Genelde bu durum insanlarda psikolojik anlamda bir suçluluk duygusu yaratır."
"Suçluluk duygusu mu? "
" Elbette. Dondurulmuş embriyolarda gerçekleştirilen gebelik, doğrudan yapılan bir tüp bebek yöntemine göre başarı şansı daha düşüktür. Şu an bunu gündeme getirmen Hakan'ın farklı algılamasına neden olabilir. Ya da ileride bunu yaptığınızda gebeliğin gerçekleşmeme ihtimali de var. Bu yüzden en azından şimdilik bunu Hakan'a söylememeni tavsiye ederim. " dediğinde neyi kast ettiğini anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuğumun Annesi Olur musun?
RomanceRomantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da kendimi de kaybetmemle bitiş noktasına ulaşmıştım. Her şeyin bittiğine, hayatın acımasızlığına kar...