Merhabalar herkese. ☺️Biliyorsunuz, ÇAOM 'u en baştan (bu halinden tek paragraf bile kopyala yapıştır yapmadan) yeniden yazıyorum. 16. Bölüm' den güzel bir kesiti sizinle de paylaşmak istedim.
Yere, şöminenin hemen dibine oturmuştum. Lakin üşüyordum. Hemen dibimde şömine yanıyordu, Hakan bir şalı etrafıma sıkıca dolamıştı ama ben üşüyordum yine de. Ruhumun tam ortasında kocaman bir buz kütlesi vardı sanki. Yok olmuyordu, erimiyordu, ruhumun tam merkezinde öylece duruyordu.
Hakan’ın geldiğini gördüm. Elinde kocaman, mor renk bir kupa vardı. Yanıma yaklaştı, hemen dibime oturdu ve kupayı bana uzattı. Elime aldım ve hemen dudaklarıma götürdüm. Bu oldukça sıcak bir bal ile süt karışımıydı.
“Ballı süt mü?” diye mırıldandım. “Senin küçük kızın mıyım ben?” diye hırıltılı bir sesle sordum.
“Benim için fark etmez.” dedi yorgun bir sesle Hakan. “Olabilirsin.”
Bir sessizlik doğdu. Sıcak sütten art arda yudumlar aldım. İçim, bu sıcak sıvı ile biraz olsun ısınabilir belki diye düşündüm.
“Seni uykuya dalmış bir şekilde gördüğümde sevindim. Ahsen artık yalnız da uyuyabiliyor diye düşündüm.” dedi Hakan.
Evet, bu akşam o yatağa girdiğimde ilk defa Hakan yanımda olmadığı halde uyumayı başarabilmiştim. Hiç fark etmeden ben, uyku üzerimi örtmüştü usulca. Hakan’ın gelmesini beklerken uykunun kollarına bırakmıştım kendimi.
“Oradan kaçmayı başardığım o ilk günden sonra hep kabuslar gördüm ben. Özellikle ilk zamanlar çok olurdu, sen de biliyorsun zaten.” dedim cılız bir sesle. Birkaç damla art arda kayıp gitti gözlerimden. Elimde tuttuğum kupayı kuvvetle sıktım. Avuç içlerim yandı lakin umursamadım. “Ama ilk defa böylesine gerçekçiydi. Hani rüyalarda koku alamayız ya ben o pisliğin sigara ve ter karışımı o mide bulandıran iğrenç kokusunu bile duyumsadım Hakan.” Onlarca göz yaşım daha heder oldu. Tüm umutlarım infilak etmişti benim. Uzun bir zamandır ruhumda, sonu olmayan bir korkunun yoğurduğu derin bir umutsuzluk vardı. Ben, iyileşmesi asla mümkün olmayan yatalak bir hastaydım. Başka bir şey hiç olamayacaktım.
“Geçti Ahsen. Lütfen ağlama artık.” dediğinde Hakan’ın gözlerinin içine baktım. Kendime tahammül edemiyordum. Acaba o bana nasıl tahammül edebiliyordu?
“Dudağına ne oldu? Neden yara var?” diye sorduğumda, Hakan kırık dökük bir biçimde tebessüm etti.
“Kendinde değildin. Hayatımda ilk defa birinin bana vurmasına müsaade ettim.” dediğinde, bedenim utançla kasıldı.
“Şey… Ameliyat olduğun bölgeye zarar vermedim değil mi?” diye çekinerek sordum.
Hakan yeniden gülümsedi. “Yok, sadece yüzümü hedef almıştın. Aslında ne kadar güçlü olduğunu anlamış oldum. Bir damaca kadar ağırlığı olan birinden böyle bir güç beklemezdim.” dediğinde ben de gülmeye başladım. Islak suratım kırışırken, yanan gözlerim daha da çok acımaya başladı. Üzerime sinen utanç duygusu tüm benliğime yayıldı. Bu genç adama zarardan başka bir şey veremiyordum.
“Ben son zamanlarda kilo aldım sanırım.” dediğimde, Hakan daha çok gülmeye başladı.
“Ne kadar, bir kilo falan mı?” diye alayla sordu.
Elimde ki kupayı kenarı bıraktım. Bedenimi saran şala biraz daha sokuldum. Bacaklarımı göğsüme biraz daha çektim. “Sana vurduğum esnada eğer bir erkek olsaydım benim de ağzımla burnumun yerini değiştirirdin değil mi?” diye sordum. Oldukça saçma bir soru olduğunun o saniye farkına vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuğumun Annesi Olur musun?
RomanceRomantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da kendimi de kaybetmemle bitiş noktasına ulaşmıştım. Her şeyin bittiğine, hayatın acımasızlığına kar...