Plan - Part 2

121K 6K 261
                                    

Bu akşam için planı vardı.

Çevresinde bulunan diğer kadınlar da son hızla iş için hazırlanırken, Alev dikkat çekmeden mutfağa gitti. Mutfakta dolapları karıştırdı ve zaman alsa da küçük bir dal parçasıyla, tükenmez bir kalem buldu.

Mutfak kapısından koridora bakarak kimsenin olmadığına emin oldu ve mutfağa geri dönüp, mutfak masasına yöneldi. Elleri titriyordu. Ancak buna neden olan, heyecan değil, yaşadığı yoğun derece de stresti.

'Bu kağıtta yazan numarayı ara. Yazan numara iş adamı Hakan Demir'e ait. Ona, karısının, İstanbul çıkışında ki Saba Fabrikası'nın arkasında kalan ormanlık alanın içinde, bir gecekonduda tutulduğunu söyle . Çok önemli. ' yazısını yazdı ve kağıdı südyenin arasına, kalemi de parmaklarının arasına sıkıştırdı.

Mutfaktan çıkan Alev, uzun koridoru  geçip, Ahsen' in tutulduğu odanın kapısına ulaştı. Kulpu indirdiğinde, kapının kilitli olması onu şaşırtmamıştı. Cebinden paslı bir anahtar çıkardı ve deliğe sokup çevirdiğinde kapı açıldı.

Alev, içeriye girdiğinde, Ahsen'in kırık koltuğun hemen yanında çökmüş olduğunu gördü. Sabah bıraktığı hali ve şimdi arasında pek bir fark yoktur. Büyük bir ihtimal sabahtan beri orada öylece oturmuş, ayağa kalkmamıştı.

Ahsen, kapının açılması ile, gözlerini kapıya çevirdi. Bir eli karnında dururken, diğer eli ile kendine çektiği bacaklarını sarmalamıştı.

Genç kadının ara sıra karnına saplanan bıçak gibi keskin sancılar onu korkutuyordu. Bu kadar ağır şeyler yaşarken, bebeğinin onu bırakmamasını istemesi belki biraz fazlaca bir dilekti. Bu kadar şeyi koskoca insanlar bile kaldıramayacakken, o bir avuç canın bunu kaldırmasını, dayanmasını istiyordu. Kendi için, Hakan için o bebeğin dayanması gerekiyordu çünkü. Bir avuç kadarcık bir can olabilirdi ama o can, koskaca ama yaralı iki insanın kendine seçtikleri tek dayanaktı. Hakan da, Ahsen de, o bebeğin ellerinden kayıp gitmesini kaldıramazlardı. Ama malesef ki, bu şiddetli sancılar çok da hayra alamet değildi. Küçük bebek yaşıyordu ama iyi değildi.

"Uyuşmadın mı? " dedi Alev, sesindeki canlı tonu yitirmemeyi dileyerek. Ahsen'in sabah ona getirdiği ekmekten başka bir şey yemediğini biliyordu. Mahir'in sağ kolu kadınları, Ahsen'e günde yalnızca yarım ekmek ve bir bardak su getirip veriyorlardı. İki canlı kadının bir kuru ekmekle doyamayacağı açıktı. Bu yüzden Alev, ne zaman bir yolunu bulsa Ahsen'e kaçamak yiyecekler getirmeye çalışıyordu. Ama bunu her öğün hatta her gün bile yapamazdı. Mutfaktaki yiyeceklerin azaldığını anlarlarsa, hele de bu yiyeceklerin Ahsen'e gittiğini anlarlarsa bu Ahsen ve Alev için iyi olmazdı.

Hayat ne kadar da garipti. Mahir denen pe***enk, bu kadınlar üzerinden ne paralar kaldırıyor, kendi için aldığı lüks villasında rahat içinde, karısından kızından gizli tuttuğu metresleri ile sefa içinde  yaşıyordu. Ama üzerinden para kazandığı, mal gibi o adamdan bu adama sattığı kadınlar, şehrin dışında, küçük bir gecekonduda, sefalat içinde yaşıyorlar, yatacak sağlam bir yer bile bulamıyor, doğru düzgün hiçbir şey yiyemiyorlardı.

Hayat terazisi çok dengesizdi. Hele de bu insanlar için, uçurum büyüktü...

Genç kadın, bacaklarını uzatmak isteyipte, ağır bir acı hissedince "Uyuşmuşum."  diye mırıldandı. Ahsen, henüz yirmi bir yaşında genç bir kızken, hayatı ağır sınavlardan geçmiş ve geçiyordu. Hayat sınavlarla doluydu elbet ama bu kadarı herkesin karşısında sağlam kalabileceği imtihanlar değildi.

"Koltukta neden oturmuyorsun, yer senin için zararlı. " dedi Alev.

" Koltuk kırık. Çok batıyor. " dedi Ahsen, keder genç kadının sesine işlemişti.


Çocuğumun Annesi Olur musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin