Bana doğru yaklaştı ve tam yanıma geldiğinde bana doğru eğilip başımı göğsüne bastırdı. Bu koku huzurun kokusuydu. Bu koku cennnetin kokusuydu. Bu koku aşkın, sevginin kokusuydu.
Bu koku beni yaşama bağlayacak kadar güçlü olan tek kokuydu.
"İyi misin? " diye sordu ve bakışlarını tekrardan bacaklarıma indirdi. O esnada forma giymiş polislerin bize doğru geldiklerini gördüm. Genç bir polis memuru bize doğru yaklaştı ve" Hemen ambulansı arıyoruz Hakan Bey. " dediğinde, Hakan bir elini belime kaydırdı ve beni kucağına aldı.
" Zaman yok! " dedi ve hızla yürümeye başladı. Canım o kadar çok acıyordı ki, bunu hangi cümleler ile ifade edebileceğimi bilmiyordum. Sanki bir baltayla belime vuruyorlardı. Belimde oluşan darbeler, karnımda ki sancılar ile birleştip, tüm bedenime yayılıyor ve bana ecel terleri döktürüyorlardı.
Bir adam arka kapıyı açtı ve bizim içine girmemizi sağladı. Hakan, koltuğa otururken, beni kucağından indirmemişti.
Başımı boynuna gömdüm. "Geldin." diye fısıldadım, sanki yıllardır kurduğum bir hayale kavuşmuş gibiydim. Sanki bir ömür düşlediğim rüyam, sonunda gerçek olmuştu. "Geldim." dediğinde, onun da sesi çok yorgun geliyordu. Kilo vermişti ve bitkin bir görüntüsü vardı.
Çökmüştüm. Çökmüştü. Biz çökmüştük. Yaşadıklarımız her ikimizin de belini bükmüştü. Her ikimizin de ifadesinden ve duruşundan okunuyordu acı.
Ama yine de birlikteydik. Bir an artık umut edecek dermanımın kalmadığını düşünmüştüm. Hakan'ın yüzünü bir daha göremeyebilecek olmam beni günden güne eritip bitiren bir dert haline gelmişti.
"Çok korktum. " dedim.
Burnunu saçlarımın arasına daldırdı ve derin bir nefes çekti. Elini boynuma götürdü ve beni kendine daha çok bastırdı. Kanamamın çok olup olmadığını anlamak için, başımı öne doğru uzattım ama önden, bir adam tarafından bir şal uzatıldı ve Hakan aldığı şalı bacaklarıma sardı.
"Her şey bitti. " dedi." Her şey düzelecek. İyi olacaksın. " dediğinde, bir hıçkırık dudaklarımdan firar etti.
" Canım çok yanıyor. " dedim ve acıyla inledim. Boynumda duran eli, boynumu iyice sardı ve beni kendinden koparıp, gözlerini gözlerime sabitledi. Göz bebeklerim o bir çift siyahlığa o kadar çok hasret kalmıştı ki... Kısa bir süre gözlerime baktıktan sonra, elini başımın arkasına yerleştirdi ve dudaklarını, kupkuru olmuş dudaklarıma bastırdı. Hareket etmedi. Yalnızca dudaklarımızı birbiriyle buluşturdu.
Bu alevli bir hasret, alevli bir özlemin son buluşuydu.
O an sanki dünya durdu. Sanki yaşadığım onca acı sadece kötü bir rüyaydı. Hakan yanımda olursa eğer, ben hepsini unutmaya ve geçmişe gömmeye hazırdım.
Dudaklarımızı ayırdığında, yüzüme baktı ve fısıldadı. "Geçecek." dedi ve yüzümü okşadı. Yüzümde ki eli, şişkin karnıma indi ve "Söz veriyorum, bu defa hepsi bitecek." dedi ve dokunmaya kıyamıyormuş gibi bir edayla "İkiniz de iyi olacaksınız. Söz veriyorum." dedi ve beni tekrardan kendine bastırdı.
" O adamı... " dedim ve devamını getiremedim.
" Öldürmeme sen engel oldun. "
" Onu vurdun. "
" Onu bunu değil Ahsen, kendini düşün. "
Kollarım istemsizce onu sarmalarken "Hakan." diye fısıldadım.
"Konuşma. Yorma kendini, birazdan hastanede olacağız. " dedi ve" Biraz daha hızlı kullan şu arabayı. Acele et! " diye bağırdı.
" Belim. Elini belime koyar mısın? " dedim." Çok acıyor belim. " dediğimde, boynumda ki eli belime indi ve okşamaya başladı. Burnumu boynuna gömdüm ve derin derin solumaya başladım. Ben bu adamı çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuğumun Annesi Olur musun?
RomanceRomantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da kendimi de kaybetmemle bitiş noktasına ulaşmıştım. Her şeyin bittiğine, hayatın acımasızlığına kar...