🖤 02.05.2021 🖤 11 Milyon Olduk! 🖤
Hakan ve Ahsen'in yolculuğuna ilk başladığımda henüz on beş yaşındaydım. Pencere kenarında oturan bir lise iki öğrencisiyken, teneffüslerde, boş derslerde, öğle aralarında insanlardan ve tüm sorunlardan kaçıp sığındığım bu satırların bir gün bu rakamları görebileceğini hayal bile etmemiştim. Öylesine yazdığım o ilk bölümlere göz attığımda o kadar çok yanlış ile karşılaşıyorum ki bazen utanmıyor değilim. Beni ve karakterlerimi tüm eksiklere, tüm yanlışlara rağmen kabul ettiğiniz için çok ama çok teşekkür ederim hepinize.
Bu karanlık günlerin çok yakın bir zamanda geçip bitmesini diliyorum. On gün önce Biontech aşımın ilk dozunu oldum ben. Umarım aşılama çok kısa bir süre içerisinde biter ve eski günlerimize dönebiliriz.
Yorumlarınızı okumayı özledim. Bırakırsanız çok mutlu olurum.
"At annecim, at topu bana!" dedim ve oğluma doğru kollarımı uzattım. Aras topu havaya kaldırdı ve bana doğru attı. Ancak oğlum voleybol topunu bana ulaşabilecek kadar kuvvetle atmadığından, top havuzun dibinde oluşmuş çamur birikintisinin içine düştü.
"Annecim bana atacaktın, çamurun içine değil." diye sahte bir kızgınlıkla konuştum. Ben topa doğru ilerlerken kızım benden önce davrandı ve topa ayağıyla vurdu. Havalanan top gelip tam göğsüme çarptı. Her yerim çamur olmuştu!
Bir hafta önce ben, çocuklar ve Zehra abla bu yazlığa gelmiştik. Hakan işleri çok yoğun olduğu için ve burası da onun şirketine çok fazla uzak olduğu için bizimle gelmemişti. Ondan ayrı bir hafta geçirmek beni biraz mutsuz etse de buraya gerçekten bayılmıştım. Denize sıfır, üç katlı bir yerdi burası. Sabah erkenden uyanıp hep birlikte denize gidiyorduk, döndüğümüzde bahçede havuz kenarında kahvaltımızı yapıyorduk. Çok büyük bir bahçe vardı. Çıplak ayaklarla o bahçede çocuklar ile koşturmaya bayılıyordum. Bir haftalık sürede Zehra abla ile birlikte tam dört defa barbekü yapmıştık. Kısacası burada hayat gerçekten çok güzeldi. Yalnızca Hakan yoktu.
Çamur olan kıyafetlerime ve ellerime baktım. Ben ağzı açık bir şekilde kendimi süzerken kulaklarıma gülüşme sesleri geliyordu. Sanırım bu pis halim Burcu ve Aras'ı bir hayli eğlendirmişti.
"Kızım senin bu halin ne?" diye bağıran Zehra ablaya baktım. Şaşkın şaşkın beni inceliyordu ve bir yandan da kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırıyordu.
"Valla sen mi çocuksun yoksa benim bu kuzularım mı çocuk ben yıllardır çözemedim Ahsen." dediğinde Zehra abla, Burcu'ya baktım. Beş yaşındaki güzel kızım annesinin bu hali ile bir hayli mutlu olmuş gibi görünüyordu.
"Anne çok çirkin oldun." dedi ince sesiyle Burcu. Ellerimi belime yerleştirdim ve kaşlarımı çattım.
"Bak sen, çok çirkin oldum demek. Gel bakalım buraya!" dedim ve kızımın üzerine doğru koşmaya başladım. Onu yakalamak ve benimle dalga geçen o ağzını ısırmak, yanaklarını öpmek istiyordum.
Burcu havuzun çevresinde koşmaya başladığında ben de hemen peşindeydim. Aras ise olduğu yerde durmuş annesi ile ablasının birbirine kovalamasını izliyordu.
Bir yandan kahkahalarla gülüp bir yandan Burcu'nun peşinde koşarken, bir anda sert bir şeye çarptım. Çarptığım o sert şeye tutundum ve başımı hafifçe kaldırdım. Platin sarısı ve kâküllü kısa saçlara sahip bir kadın ile bir anda göz göze geldim. Ellerimi gevşettim ve bir adım geri çekildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuğumun Annesi Olur musun?
RomanceRomantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da kendimi de kaybetmemle bitiş noktasına ulaşmıştım. Her şeyin bittiğine, hayatın acımasızlığına kar...