"Bölüm neden gelmiyor? " diye durmadan isyan eden tatlılarım, lütfen 'Üzgünüm' isimli bölümü okuyun, o sıradan bir bildirim değil.
Ayak üstü yazdığım bir bölüm oldu, içime sinmedi ama çok özledim sizleri.
- Burcu Batur Hikayeleri - gelirseniz facebook 'a, çok sevinirim.
Konuşma etkinliğine katılım cuma günü bitecek. Sonrasında kura cekeceğim. Benimle konuşmak isteyenlerin sayısının bu kadar çok olmasını beklemiyordum. Kiminle konuşacağımı ben bile çok merak ediyorum.
' Aşk Affeder mi?' yani Hakan ile Ahsen'in kızının hikayesine de beklerim. :)
Veeee, şu' Yayımla' tuşunu bile özlemişim yahu. :) :)
Dibine kadar yaşamak gerekiyordu aşkı. Sınır koymadan... Hayali tel örgüler ile çevrelemeden... Tüm ruhunu adamak, en derinde hissetmek ve en derin bir biçimde yaşamak gerekiyordu... Yalanı bulaştırmadan ve en önemlisi kirletmeden...
Kirli olmamalıydı. İnsanlarda, aşkta...
"Hadi kızım söyle 'Anne'. " dedim ve kızımın dikkatini çekmem ile birlikte, haftalardır söylemekten dilimde tüy biten kelimenin iki hecesini de bastıra bastıra bir kez daha söyledim. O ise çok kısa bir süre dikkatini bana verdi ve tüm ciddiyetiyle ve ince sesiyle" Baba. " dedi. Bu güzel günün sabahında da aldığım bir mağlubiyet ile ayaklarımını hafifçe yere vurdum ve" Of kızım ya! " diye cırladım. Hayır, bir bebek bu kadar baba meraklısı olmazdı ki... Onu dünyaya getiren bir anneciği vardı. Bu, bir kadının çocuğundan gördüğü psikolojik bir şiddetti!
" Bana bak kızım, baba annenin. " dedim ve onu hafif havaya kaldırdım." Duydun mu cadım, baba annenin. " dedim ancak kızımın beni takması sanırım en fazla beş saniye sürmüştü. Arkamda gördüğü bir fotoğrafı işaret etti minik parmağıyla ve '' Baba." dedi bir kez daha ve hemen sonra işaret parmağını ağzına koyarak hafifçe gülümsedi. Bu kızın gülümsemesi aynı babasına benziyordu. Onun yüzünde okuduğum o ifadeyle bende gülmeye başladım ve onun hafif çıkık göbeğine kafamı bastırıp, kızımı kahkahalara boğdum. Minik kızımla yatağın içinde oyun oynarken, odanın kapısı açıldı ve aylardır artık zihnime kazınmış o parfüm kokusu tüm odayı doldurdu. Bu adam bu kadar erkeksi kokmamalıydı.
Aşırı yakışıklı, karizmatik ve mükemmel özelliklere sahip bir kocam ve bu kocamın şirketinde çalışan onlarca genç kadın vardı. Kızım tam bir baba aşığıydı ve beni takmıyordu bile. Artık birinin de beni düşünmesi gerekiyordu!
"Kızımı doğum gününde gülmekten boğacaksın sevgilim. " dediğinde, bir an ne dediğini idrak edemesem de, geç de olsa anlayabilmiştim.
Bu gün 8 Ağustos 'tu.
Kızımın gelişinin birinci yılıydı.
Zaman su gibi akıp gitmişti ve tam bir yıl geçmişti.
Burcu' yu kucağıma alıp doğruldum ve yatakta oturur pozisyona geçtim. "Bu gün Burcu 'nun doğum günü." dedim şaşkın bir ifadeyle. "Evet hayatım, öyle." dedi alayla ve bakışları benden kucağımda tuttuğum kızımıza kaydı. Babasını fark eden Burcu, hemen kolarını uzattı ve babasına gitmek istediğini ifade eden tepkiler vermeye başladı.
Hakan, Burcu'yu kucağına alırken, bana attığı o bakışla dudaklarımı büzdüm.
"Engin'i öldüreceğim, kesin kızımın genetiğine bir şey yaptı. " dediğimde Hakan sesli bir kahkaha attı. O esnada kızımda öndeki komik dişlerinin acıtabileceğine aldırış etmeden, babasının yeni tıraş olmuş yanaklarını kemdiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuğumun Annesi Olur musun?
RomanceRomantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da kendimi de kaybetmemle bitiş noktasına ulaşmıştım. Her şeyin bittiğine, hayatın acımasızlığına kar...