Arkadaşlar, yeni bölümün geç gelişiyle ilgili sürekli sitem edenlerimiz lütfen ÜZGÜNÜM isimli bölümü okuyun, o sıradan bir bildirim değil. Lütfen...
Ve bazen yüreğinde duruşunu bile seversin...
Saçımdan aldığım tutamı Hakan'ın burnuna hafifçe sürttüm. Hiç bir tepki vermediğini ve uykusuna kaldığı yerden, kesintisiz devam ettiğini gördüğümde homurdanarak aynı işlemi tekrarladım. Eskiden en ufak bir sese anında uyanan beyimiz, son zamanlarda yanında top patlasa umrunda olmayacak bir hale gelmişti. Bunu son zamanlarda aşırı miktarda artan yoğun iş temposuna bağlıyordum. Hakan çok çalışıyordu ve elbette bununla birlikte çok yoruluyordu. Allah'tan yarın birkaç günlüğüne Açelyalarla birlikte tatile gidiyorduk ve o da bu sayede az da olsa dinlenecekti.
"Sevgilim uyan. " dedim ve burnumu burnuna sürttüm. Aslında çok saçma bir hareketti bu yaptığım fakat yine de hoşuma gidiyordu.
Aniden bir elin boynumdan sertçe bastırması ile Hakan'a yapıştım. O aslında uyanıktı ve ben yine kandırılmıştım.
Dudaklarımı, iki dudağının arasında ezerken, aniden dönmesi ile ben alta geldim ve o da üstümdeydi. Bu adamla birlikte bir hayatı, bir evi, bir odayı, bir yatağı paylaşmak çok harika bir şeydi. Onun kollarında her uyandığımda, Allah'a yeniden ve yeniden şükrediyordum.
"Uyandım güzelim. " dediğinde gülümsedim ve yatakta tırmanıp, oturur pozisyona geçtim." Biliyorsun, bu sabah Açelyalara kahvaltıya gideceğiz. Ama Açelya, hastanenin yanında ki pastanenin poğaçalarını çok sevdiğinden önce oraya uğrayıp , sonra onlara geçeceğiz. "
" Yani? " dedi ve göğsümün üzerine kafasını koydu. Bu şu anda uyumak istiyorum anlamına geliyordu." Yani şu anda çoktan yola çıkmış olmalıydık. " dedim ve kendimle birlikte onu da kaldırdım.
Ayağa kalktığımda, Hakan hâlâ yatağın içindeydi. Eğilip yanağına bir öpücük bıraktım ve " Burcu'yla seni aşağıda bekliyoruz. " dedim. Normalde onun bizi saatlerce beklemesi gerekiyordu ve aslında genelde de öyle olurdu. Fakat bu gün ondan çok önce uyanmış ve hazırlanmıştık.
Kızımla birlikte aşağıya inerken, bir elimle de inatla aşağıya düşen pembe tokalarını düzeltmeye çalışıyordum. Kız annesi olmak zordu. Aslında anne olmanın kız ya da erkek annesi olmak diye bir ayrımı elbette ki yoktu. Fakat bir kız çocuğuna bakmak, onun sadece bakımı ile değil aynı zamanda süsü ile de uğraşmak bir ayrı yorucuydu. Kızım babasının prensesiydi neticede.
Bahçeye çıktığımızda, hafif hafif yağmurun yağmaya başladığını görmüştüm.
Hakan ile tanışmızdan çok kısa bir süre sonra, tedavi için hastaneye ilk gittiğimiz gün de yağmur yağmıştı. Ve şimdi kucağımda günden güne büyüyen güzelliğime baktığımda o, zamanın baş döndürücü bir hızla ilerlediğine somut bir delili gibiydi.
Açelyalara gittiğimizde belirlediğimiz saati geçirmiştik ama bundan hiç şikayet etmemişlerdi.
Bu gün onlarda, on dakikalığına da olsa Engin ile yalnız kalmak ve isteğimi tüm yüzssüzlüğümle ona bir kez daha sunmak istiyordum.
Bunun doğru olmadığının elbette farkındaydım. Ancak çaresizdim. Aiesinin kırılmasından korkan bir kadındım.
Açelya mutfağa gittiğinde, Hakan ise Burcu ile Açelya'nın kedisini sevmek üzere masadan uzaklaşmışlardı. Masadan yalnızca ben, Engin ve Kerem kalmıştık. Fazla zamanım yoktu.
Ona ciğer isteyen kedi gibi yüzsüzce baktım ve sanırım o da söyleyeceğim şeyi önceden sezinlemişti.
"Tekradan aynı konuları açma Ahsen. " dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuğumun Annesi Olur musun?
RomanceRomantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da kendimi de kaybetmemle bitiş noktasına ulaşmıştım. Her şeyin bittiğine, hayatın acımasızlığına kar...