Kapıdan girdiklerinde derin bir karanlık karşıladı hepsini. Reyyan birkaç adım attı içeriye doğru. Etrafta gözlerini gezdirdi. Sonra da hızlıca ışığı açtı. Arkasında ki Miran şaşkınca bakıyordu. Karşısında Zaferler, Suatlar, Mustafalar, Selimler ve Kara duruyordu. Karılarına sarılmıştı hepsi. Alkış kıyamet koparken, Miran’ın unuttuğu doğum günü için şarkılar söylenmeye başlamıştı bile. Miran şaşkınlığını atıp, yanındaki karısına döndü. Dolmuş gözlerle kendisine bakıyordu.
M:Mira yalandı öyle mi?
R:Yalandı.
M:Seni çok seviyorum hatun.
R:Ben daha çok seviyorum.
Birlikte pastalar kesilmiş, müzikler dinlenmiş, sohbetler edilmişti. Miran karısını gözüne kestirmiş yalnız yakalamanın derdindeydi. Gözlerini kısmış her hareketini izliyordu. Göz göze geldiği anda hemen işaret etti karısına. Bir dakika sonra Reyyan üst kata çıkmıştı. Etrafta gözlerini gezdirdi. Kimsenin görmediğine emin olduğu bir anda elinde ki bardağı ters çeviriverdi.
M:Aa üstüm başım battı yaa.. Tühh gördünüz mü? Neyse ben değiştirip geleyim.
Söylediği gibi merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Koşarak odasına doğru giderken, yolun yarısında üzerinde ki gömleği çıkartmıştı bile. Kapıdan elinde gömlekle girdiğinde, elini pantolonuna götürmüş saniyeler sonra o da yerdeydi. Etrafta karısını aradı gözleri. Banyodan duyduğu sesle hemen o tarafa yöneldi.
M:Hatun…
Reyyan hızla önünü dönüp, elindekini arkasına sakladı. Miran kaşlarını çatmış bakıyordu karısına.
M:Hatun senin elinde ne var?
R:Bir şey yok.
M:Göster bakayım.
Reyyan sağ elini çıkartıp gösterdi kocasına.
M:Onu değil, diğerini.
Reyyan bu kez sağ elini arkaya atıp, sol elini gösterdi.
Miran kaşlarını çatmış bakıyordu Reyyan’a.
M:Reyyan. Sen benim ne demek istediğimi anladın bence. Hadi güzelim yorma beni. Ne var arkanda?
Reyyan sol elini heyecanla kalbinin üzerine götürdü. Sonra birkaç adım yaklaştı kocasına.
R:Senin şu anki en büyük hayalin ne?
M:Sizinle mutlu olmak. Karımla kızımla.
R:Başka..
M:Başka… Bu kadar.
R:Başka bir şey istemiyor musun?
M:Güzelim ne oluyor?
R:Bundan sonrası için hayallerini soruyorum.
M:Bundan sonrası için benim bir hayalim yok. Hayalini kurduğum her şey yanı başımda. Şu saatten sonra hayal değil ama senden bir takım isteklerim olur benim.
R:Ne gibi?
M:Musmutlu bir ömür gibi, benimle yaşlanman, her nazımı çekmen gibi. Sinirlendiğimde yatıştırman gibi. İkinci, üçüncü, beşinci çocuk gibi.
R:İstiyor musun gerçekten çocuk?
M:O nasıl soru istiyorum tabi?
R:Ne zaman istiyorsun mesela?
M:Çocuk yapasın mı var hatun? Gel yapalım iki dakika.
R:Yapamayız Miran.
M:Yapamaz mıyız? Neden yapamayacakmışız? Yasak mı geldi?
R:Maalesef..
Miran sinirle kaşlarını çattı.
M:Kimmiş o yasağı getiren. Valla deler geçerim, ruhu bile duymaz. Ona neymiş? Annem mi? Annem mi yasakladı? Ne dedi sana? Hayatım sen neden onu dinliyorsun? Onun işi gücü benim yoluma taş koymak zaten.
Reyyan kocasının dudaklarına sarıldı aniden. Miran şaşkınlıkla birkaç saniye cevap veremese de sonrasında sıkıca sarıldı karısının beline.
R:Miran kocam, taramalı tüfek gibi konuşuyorsun yemin ederim. Biraz soğu lütfen. Yasağı annen koymadı.
M:Kim koydu?
Gözünden akan bir damla yaşla birlikte Miran’ın elini tuttu, karnının üzerine koydu.
R:İşte bu minik yasak koydu. Anneme yaklaşamazsın diyor kendince.
Miran şaşkınca bakıyordu karşısında ki kadına. Yavaş yavaş başını karnına indirdi. Gözleri dolmuş, yaşlar akmaya başlamıştı bile.
M:Na-nasıl yani? Burada mı?
Şaşkınca karnına bakan, ağzı bir karış kocasının yanaklarını avcunun içine aldı. İki yanağına öpücük kondururken, kalbi mutluluktan kanat çırpıyordu.
R:Burada.. İkimizden bir can daha.
M:Bizim.
R:Bizim.
M:Biz yaptık onu, ben yaptım.
R:Yani öyle oldu.
M:Re-Reyyan be-ben anlamadım. Tane tane anlatsana bir.
R:Baba olacaksın adam. Mira’ya kardeş geliyor.
M:Baba olacağım. Ben baba olacağım.
R:Evet Miran. Baba olacaksın. Başına bir bela daha sardım.
Hızlıca karısını kucağına aldı. İkisi mutluluk gözyaşları döküyordu. Reyyan’ın yüzünde öpülmedik yer kalmayınca mutlulukla indirdi aşağıya..
M:Allahhhhhh… Baba oluyorum be babaa….. Böyle belaya can kurban be can… Heyyyy millet baba oluyorum ben baabaaaa… Duydunuz mu? Hey….
Karısının elinden tutup aşağıya doğru koşarken, mutluluktan hiç bir şey düşünemez haldeydi.
R:Miran dur, Miran diyorum. Dinle bir. Çıplaksın be adam.
Miran bağırarak girdi salona. Herkesin gözleri irileşirken, erkekler karısının gözlerini kapatmakla meşguldü.
M:Heyy ben baba oluyorum baabaa.. Duyun duyun baba oluyorum ben…
Erkekler karılarının gözlerinden ellerini çekmiş, mutlulukla birbirlerine sarılmıştı. Hepsi bir ağızdan tezahürat yaparken yeni baba için, Reyyan üst kattan Miran’a bir pantolon ve gömlek getirmişti.
R:Kusura bakmayın ne olur?
E:Miran..Miran diyorum.. Bak hiç duyuyor mu beni?
M:Hı?
E:Sence de bu işte bir terslik yok mu?
M:Ne tersliği olacakmış? Taş gibi karım var, e bende malum, bizim bebeğimiz olmayacak da kimin olacak.
Se:Yahu senin bebeğine laf eden yok. Beş dakika önce mi yaptın çocuğu? Bu ne hal?
M:Ne varmış halimde?
Miran gözlerini üzerine çevirdiğinde, şaşkınca açtı gözlerini. Sonra da hızla Reyyan’ın arkasına saklandı. Elinden aldığı pantolonu giyerken, söylenmekten geri kalmıyordu.
M:Hatunum insan söylemez mi çıplaksın diye?
R:Söyledim ama senin gözün beni mi gördü Miran? Dakika bir gol bir diyecektim ama saniye sürdü pabucumu dama atman.
M:Ben senin pabucunu asla atmam. Sen bana ömür billah lazımsın.
İkisi birbirine sıkıca sarılırken, etrafında ki herkes mutluluklarını paylaşmış, birlikte gülümsemişti. Miran’ın karısına sarıldığında gözünde canlanan sahne ömre bedeldi. Kollarında karısı, kucağında oğlu, gözünün önünde kızı vardı. Yemyeşil yerde yaptıkları piknikle mutluluk onların adı olmuştu.
Miran, çapkın adamın biriydi. Her gün farklı bir kadınla gününü gün etmeyi meziyet sanır, bağlanmaktan deli gibi korkardı. Kendisini deliye çeviren kadını başta kabullenememesi de bu yüzdendi. Tek pişmanlığı kaybettikleri zamanlarıydı, karısına daha çok sarılmamaktı. Bir zamanlar Allah korusun dediği her şey başına gelmişti. Ama öyle bir gelmişti ki, Allah korusun dediği her şeye binlerce kez şükreder olmuştu. Mutluluğu yakalamıştı, yaralı bir serçenin küçücük kanatlarında. Yaşamanın tadına yeni yeni varmıştı. Hayat güzeldi vesselam… Bağlanmak, aşk olmak güzeldi.
Reyyan, ağzından çıkan bir kelime yüzünden mahkum olmuştu bu hayata. Ta ilk görüşte anladığı şeyden elinden geldiğince kaçmış, sonunda kucak açmıştı. Açtıkça açası gelmişti. Mutluluk da böyle değil miydi? İnsan gülümsemeye bir kez alışınca bir daha somurtamıyordu. Bu adam ona gerçekten ama gerçekten gülümsemeyi öğretmişti. Kanayan her yarasına el sürmüş, dokunuşuyla kavrulan yüreğini öpüşüyle söndürmüştü. Güvensiz yüreğine, güven tohumları ekmiş, adını verdiği “Reyyan ormanı” gibi bereketlendirmişti. Şimdi o ormanda olmak isterdi tekrar. Bir ağacın altında, kocasının kollarında yatmak, gülüşünde huzur bulmak. Sevmek… Sevdikçe daha çok sevilmek… Hayat güzeldi vesselam. Aşkı her daim kovalamak güzeldi.SON…
150 bölüm... 101082 kelime... 613632 harf... Bu çabanın sonucunda muhteşem tepkiler, sonsuz bir mutluluk kaynağı... Yanımda olan, desteğini benden bir an bile esirgemeyen, sabırla bekleyen, bazen nazımı çeken siz değerli okuyucularıma sonsuz teşekkürler... Öylesine bir hevesle başladığım bu yolda toplam 352 bölümün her satırında, bana olan inancınızın karşılığını naçizane vermeye çalıştım... Hiçbir zaman verilemeyeceğini bildiğim halde... Ben hepinizden ayrı ayrı çok memnunum, hepinize karşı sonsuz bir minnet duyuyorum... Ben öyle sanıyorum ama umarım kimsenin kalbini istemeden de olsa kırmamışımdır. Atılan yorumlara döndemediğim zamanlar, mesajlara cevap veremediğim anlar oldu... Ne kadar uğraşamda gözümden kaçan olduysa özür dilerim. En çok sorulan soru yeni bir hikaye yazıp yazmayacağım. İnanın ki bilmiyorum. Şu anda Reymir değil ama yazdığım ve bastırmak istediğim bir kitap var. Söz vermemekle birlikte belki ondan sonra tekrar buluşuruz... Gören gözünüze, hisseden yüreğinize sağlık 🙏 yepyeni maceralarda buluşmak üzere 🧡 🧡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hercai
FanfictionÇok sevdiğim bir hikayeden esinlenerek oluşturdum. Umarım güzel olur