M:Şaka değil mi? Şu an duyduğum şey şaka. Bu kız benim ocağıma incir ocağı dikmiyor şu anda değil mi? Ben gece tam uyuyamadım, ondan yanlış duyuyorum.
R:Yok kocam değil. Kızın sana hoşbuldum diyor.
M:Hayır yaa..
R:Sen misin geceleri beşik sallayan arkadaşlarınla dalga geçen, daha ilk günden hakimiyeti eline aldı Mira hanım.
M:Ben onunla konuşurum. Anlayış gösterir herhalde babasına. Ufacık bir acıma duygusu da olur. Ona da kabulüm.
R:Anlayışlı kızdır Sina. Çok çaktırmıyor ama. Şansını dene bence.
Miran başını geriye doğru atıp, doğruldu yerinden.
M:Allahım sen beni neyle sınıyorsun Allah aşkına?
Reyyan, Mira’nın yanına giderken, sessizde ki telefonunun titreşimiyle hızla eline aldı telefonu. Bakışlarını sadece bir an için Reyyan’a çevirdi.
R:Miran hadi hayatım.
M:Geliyorum hayatım. Bir dişimi fırçalayayım, elimi yüzümü yıkayayım. Siz inin aşağıya.
R:Tamam canım. Çok geç kalma ama soğudu zaten her şey.
M:Yok hiç gecikmem. İki dakikaya geliyorum ben.
Reyyan odadan çıkarken, Miran hızla banyoya geçti. Elinde ki telefonu aceleyle kulağına götürdü.
M:Mustafa?
Sesinin meraklı çıkmasına mani olamadı. Bu konu onun hafife alabileceği bir konu değildi.
Mu:Nasılsın?
M:Sen beni boşver. Fark etmez. Ne yaptın buldun mu?
Mu:Buldum buldum.
M:Adı ne?
Mu:Cengiz..
M:Yaşıyor mu?
Mu:Yaşıyor yaşıyor. Aslında senin böyle bir adamla nasıl bir alakan var anlayamadım.
M:Neden ki?
Mu:Açıkçası sicili hiç iyi değil. Ama sicili temiz.
Miran kaşlarını çattı.
M:Anlatım bozukluğunun sırası mı Allah aşkına?
Mu:Anlatım bozukluğu yapmıyorum. Sen neden dinlemiyorsun acaba? Biraz sabret. Gece sen aradıktan sonra benim içim rahat etmedi. Kalkıp arkadaşımın yanına gittim. Tüm gece çalıştık, Allahtan nasıl hesaplaşacağımız konusunda anlaşmıştık. Neyse, bu adamın sicili görünürde temiz. Adli sorgulama da hiçbir kayıt yok. İlginç geldi, birazcık derine girdik. Otuzdan fazla dosyası var ama akrabalarından birisi üst kademelerdeymiş, hiç dosya açılmamış. Hep görmezden gelinmiş.
M:Suçu ne?
Mu:Cinsel taciz. Küçük kızlara karşı. Bir, iki de tecavüze yeltenmiş.
M:Şerefsiz herif… Neredeymiş peki? Çalışıyor mu hala?
Mu:Evet çalışıyor.
M:Yetimhane de mi hala?
Mu:Hayır, Ankara da bir şirketin güvenlik müdürü olmuş.
M:Güvenlik müdürü mü?
Mu:Evet. Nasıl olduğunu tahmin edersin sanırım?
M:Evet zor değil.
Mu:Hala yetimhaneleri ziyaret ediyor. Ay da birkaç kez. Pedofili olduğu kesin.
Miran gözlerini yumdu sinirle.
M:Şirketin ismi ne? Patronunu tanıyor muyuz?
Mu:Hayır tanımıyoruz. Ama görüşme talebinde bulunduk bile.
M:Çok sağ ol kardeşim. Ne diyeceğimi bilemiyorum?
Mu:Birlikte gideceğiz.
M:Mustafa kardeşim yanlış anlama ama konu özel. Ben zaten yanımda birisiyle gideceğim. O birisini sizin bilmemeniz daha iyi. Rahatsız olabilir.
Mu:Emin misin?
M:Çok eminim. Çok sağ ol. Yine gösterdin kardeşliğini.
Mu:Tabi ki göstereceğim. Ben sana biraz sonra dosyayı atarım. İncelersin. Şirketten dönüş yapılınca ararım seni. Anlaştık mı?
M:Tamam anlaştık.
Mu:Hadi sen git. Ben uykunun kollarına, sen de karının.
M:Görüşürüz.
Miran aşağıya inmiş, kahvaltıya başlamıştı. Ondan haberiz, tüm arkadaşları bir plan kuruyordu.
Mustafa telefonu kapattığı gibi, Selim’i aradı. Selim karısıyla kahvaltı ederken, çalan telefonla masadan kalktı. Ekranda gördüğü isimle Ebru’ya döndü.
S:Bak bizim hayırsız arıyor.
E:Aç bakalım ne diyormuş?
Selim her zaman ki gibi, muhteşem bir sevimlilikle açtı telefonu.
S:Kardeşim.. Sen bu telefonun rakamlarını bilir miydin?
Mu:Ankara da işimiz var.
Selim kaşlarını çatıp, ayağa kalktı.
S:Tamam hemen çıkıyorum.
Telefonu kapatıp, karısına döndü.
S:Güzelim ben Ankara’ya gidiyorum.
E:Ne olmuş? Kötü bir şey mi?
S:Bilmiyorum. Ankara da işimiz var dedi.
E:Sesi nasıldı?
S:Soğuktu, bir şeye kızmış belli.
E:Tamam aşkım haber ver bana.
S:Tamam bebeğim.
Bir saat sonra Suat, Mustafa, Zafer ve Selim hazırlanmış, uçak hareket etmişti. Herkes merakla Mustafa’ya bakıyordu.
S:Ne oldu?
Mu:Bir tane şerefsiz var, görünmek lazım.
Su:Oğlum herkese şerefsiz deme. Ayıp ayıp..
Mu:Çocukları istismar ediyor.
Z:Hakikaten de şerefsizmiş..
Suat ve Selim vücutları anında gerildi. Yerlerinde hafifçe doğruldular. Bir saat sonra Ankara’ya indirler. Her birinin eli yumruk olmuştu, sinirle. Şirketin kapısına gelip, yavaş yavaş ilerlemeye başladılar. Mustafa dişlerini sıkıp, ileride ki adamı gösterdi. Herkes iyice gerilirken, Selim hızlı davrandı yine.
S:Hadi dalalım.
Mu:Oldu canım. Onu dövmemiz bir işe yaramaz. Önce patronunu halletmemiz lazım.Umarım beğenirsiniz 🙏 yeni bölümde görüşmek üzere 🧡 kendinize iyi bakın 🤩 🥰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hercai
Hayran KurguÇok sevdiğim bir hikayeden esinlenerek oluşturdum. Umarım güzel olur