Gözlerimin gözlerine değişi sonum olurdu....bu satırlar geçiyordu dinlediğim bir şarkıda. Benimde seninle olan hikayem böyle başlamamışmıydı? Gözlerim değdi beni benden alan o kehribar rengi gözlerine önce, sonra kalbim değdi beni bambaşka bir hayatın eşiğine getiren kalbine...en son ruhum değdi ruhuna ve ben o an sende kayboldum, ben o an sadece senden ibaret oldum. Bende bana dair hiçbirşey bırakmadın... günüm sen, gecem sen... içtiğim suyum yediğim yemeğim... aldığım nefesim, yaşadığım sen... ben senden çok "sen" olmuşum. Ben kendimi sende kaybetmişim, şimdi ise yolumu bulamıyorum. Her girdiğim yol çıkmaz sokaklarla dolu. Çıkış olduğunu sanıp koştuğum o ışıklar yalancı birer sokak lambalarıymış .
~~~ ~~~ ~~~Şirkette işlerimizi hallettikden hemen sonra eve gittik. Ayaz'a olanları anlatmasamda benim tedirginliğimi farketmişti. Ne olduğunu sorduğunda verdiğim cevap onu ikna etmiş olmasada üstüme gelmedi. Sadece heyecandan demiştim. Aslında yalan değildi. Ben gerçekten heyecanlıydım ve bu durum oldukça rahatsız ediyciydi. İnkar etmeye çalışsamda Emre'nin elleri belimdeyken en ufak bir rahatsızlık hissetmemiştim. Hatta.... hatta bundan hoşlanmıştım bile. Bu düşüncelere kendimi kaptırmışken eve geldiğimizi farkettim. Zamanın çabucak geçmesini istiyorsak kendimizi düsünceler denizine atabiliriz bence, çünkü nasıl geçtiğini farkettirmiyor insana. Bazen bu kadar sivri zekalı olmamayı dileyesim geliyor çünkü saçmalamanın sınırlarında geziyorum o zamanlar. Toprak geldigimizi görmüş olmalı ki ben daha anahtarlarımı çıkarmadan kapıyı açtı. Sarı saçları ve renkli gözleriyle barbi bebekler gibi bir kızdı Toprak. Gülümsediğinde gözlerinin içi güler ve sıcacık hissettirirdi insana. Renkli gözler... bu iki aşığın ortak özelliğiydi işte...
"Hoşgeldiniz."
"Hoş bulduk bebeğim." diyen Ayaz Toprak'ın dudaklarına kısa ama etkili olduğunu düşündüğüm bir öpücük bıraktı. Toprak'ın hemen kızaran yanaklari iş başındaydı. Bu görüntünün güzelliği insanın bakmaya kıyamayacağı bir şeydi benim gözümde. Ailemizden uzaklarda kendimize bu aileyi kurmuştuk. Üçümüzünde o konuda yaraları vardı bilirdik ama konuyu açmazdik. Sanki aramızda gizli bir anlaşma yapmışız gibi.
"Hoşbuldum Toprağım suyum." deyip canım arkadaşımın en sinir olduğu şeyi yapıp yanaklarına sulu sulu öpücükler bıraktım.
"İğrençsin Yağmur, sana kac kere diyeceğim beni ıslak ıslak öpme diye." sitem ederken aynı anda da yanaklarını silmekle meşguldü. Onun bu isyanını ömrüm boyunca duymakdan asla bakmazdım.
"Aşkolsun hayat kaynağım, benim nerem ıslak?" deyip pişkince sırıtırken Toprak "seni öldürmek istiyorum" dercesine bakıyordu gözlerime.
"Sevgilimi rahat bırak bücürük." diye araya giren Ayaz'a bende ters bir sekilde bakmaya başladım. Bugün sunumda o adamın yanında bana bücür deyişini unutmamıştım. O anları hatırlamak yine o gözleri ve sonrasını anımsattı. Anın büyüsünü bozmamak adına yine kocaman bir gülümsemeyle karşımdaki sevgi pıtırcıklarına baktım.
"Aşık aşık bakışmanız bittiyse güzellikler kapıdan çekilsenizde eve giriş yapsam artık. Görende vize bekliyoruz sanacak. Ayrıca söylememe gerek varmı bilmiyorum ama midem açlıktan isyanlarda." gülüşerek eve girdiğimizde mutfakdan gelen o harika ötesi koku açlığımın tavan yapmasına neden olmuştu. Toprak her zamanki gibi harikalar çıkarmıştı. Benden beklenmeyecek bir hızla sofraya tabakları, catal-kaşıkları ve salatayı koyup yerleştim. İlk olarak kendi tabağımı uzattım ama Ayaz'da hızlı davranınca tabaklarımız birbirine çarptı. İkimizde gözlerimiz kısıp birbirimize "önce ben " bakışları atmaya başlamıştık. Bu sahne Toprak ne zaman lazanya yapsa yaşanılan bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...