Bölüm 18

22.5K 1K 67
                                    

''Aslında insanı en çok acıtan şey, hayal kırıklıkları değil...Yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır...'

~Dostoyevski~

Bir kere acı girdiği zaman içine, etin acır, kemiğin acır.. hatta kan bile acıtır....Kalbim yenilmişliğiyle boğuşurken, aklım ayağa kalk diyordu. Kendimi toplamalıydım. Nasıl olduda biranda böyle duygularıma yenildim ben? Şuan Emre'nin kucağında halimden memnun olsamda onun beni ağlarken görmüş olduğu düşüncesini sevmedim. Olduğum yerde huzursuzca kıpırdanarak kendimi koltuğa attım. Yüzüne bakmaya çekindim.

‚Özür dilerim, beni böyle görmeni istemezdim. Ben bir an kendime hakim olamadım.' derken bile sesim titriyordu. Çenemden tutup başımı kaldırarak beni kendine bakmaya zorladı. Gözlerinde neyi görmeyi bekliyordum bir fikrim yoktu. Ama gördüğüm şey şefkat ve anlayıştı.

‚Benden hiç bir şey için özür dilemene gerek yok Menekşem. Aksine benim sana böyle bir anda yanında olmamı isteyecek kadar bana güvendiğin için teşekkür etmem gerek.'

Böyle bir anda yanımda olmasını isteyecek kadar güvenmek! Sahi ben nasıl olmuştuda ona ihtiyacım olduğunu söyleyebilmiştim? ve o... evet o hemen gelmişti. Nedenini sormadan, hiç bir şey demeden, hemen gelmişti. Ona kendimle ilgili hiçbir şey anlatmadığım halde... bilmeyi hakediyordu, ona herşeyi anlatmalıydım... sonrada ondan, kendisinin hayatını dinlemeliydim.

‚Emre bu gece olan..'

‚Aramızda kalacak söz veriyorum. ‚

‚Hayır ben onu demek istemedim. Ben bu gece olanları ve hatta herşeyi anlatmak istiyorum.' dudağımın üstüne koyduğu işeret parmağıyla susmamı sağladı. Neden böyle birşey yaptığını anlayamamıştım.

‚Şimdi değil. Şuan daha fazlasını kaldırabilecek kadar güçlü değilsin.'

değilmiydim gerçekten? Şimdi anlatmaya başlasam, boşandıklarından, başkalarıyla evlenmelerinden, yeni eşleriyle yaşayacakları hayatı seçip beni sürekli birbirlerine göndermelerinden, bunlardan bunalıp yatılı okumamdan, tatillerde bile okulda kalmamdan.... Bütün bunları yüksek sesle dile getirecek kadar güçlü hissetmiyordum kendimi. Peki ama o beni bu kadar mı iyi tanıyordu? İçimden gelen şeye karşı koyamayarak uzanıp boynuna, şahdamarının üstüne, kokusunu içime çekerek uzun bir öpücük bıraktım. Ben biraz önce yaşadıklarımın içerisinde kaybolmuş gibi hissederken bu adam bana sığınabileceğim bir liman vermişti. Hayatımın geri kalan bölümünde de yanımda olmasını istediğim, güvendiğim, kalbimi verdiğim tek adam artık Emre'ydi. Daha bir kaç dakika önce yaşadığım duygu patlaması gitmiş ve yerini, Emre'yi tanıdığımdan beri hissettiğim farklı bir duyguya bırakmıştı, şehvet... Sol bacağımı üstünden geçirip kucağına oturdum. Boynuna kondurduğum öpücüklerin boyutunu değiştirmeye başladım. Yavaşça, öperek kulağına yaklaştım ve içimde yanan ihtirasla fısıldadım:

‚Seni istiyorum Emre.'

Bu hareketime şaşırdığını biliyordum. Tepkisiz kalmasına dayanamadım ve Şile' de onun bana yaptığını yapıp boynunu ısırdım. Hırlama gibi çıkan iniltisini duyduğumda onu bu hale getirebildiğimi bilmek kadınlık egomu tavan yaptırdı. Kalçalarımı kavrayan elleri beni kendine daha çok bastırdığında bedeninin benim için uyanışını hissettim. Bu defa inleyen taraf ben olmuştum. Kendi başlattığım bu tatlı işgenceye daha fazla dayanamadım ve dudaklarımızı birbirine kenetledim. Ne istediğimi biliyordum. Tecrübesiz olabilirim ama bilgisiz değilim. Benim öpücüğüm ne kadar sabırsızcaysa Emre'nin hali bir o kadar sakindi. Yoksa artık beni istemiyormu düşüncesi beynimi istila etti biranda. Biraz önce gördüğü o sahneden sonra acaba bana olan ilgisinimi kaybetmişti? Omuzlarıma koyduğu elleriyle beni hafifçe kendinden uzaklaştırdı. Hayal kırıklığı bütün bedenimi ele geçirdi.

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin