Bölüm 29

25.1K 830 53
                                    

Gülüyorsam mutluysam bunca çileye inat,

Bilirim ki bu senin eserin.

Bir tek senin kollarındayken,

Yaşamayı seviyorsam,

Senin kollarındayken acıları siliyorsam,

Her ne kadar kabul etmesende,

Ben seni daha çok seviyorsam,

Biliyorum ki bu senin eserin.

**Alıntıdır.**

**************************************

Gül bahçesinde dolanıp o mis kokularını içime çekmek harika bir duygu. Yanağımda gezinen hafif ve ipeksi dokunuş yüzümde gülücüklere sebep oldu. Gözlerimi hafifçe araladığımda görüş alanıma giren şey bembeyaz bir güldü. En sevdiğim çiçek olan beyaz gül. Omuzuma konulan öpücük ise bedenimi titretmeye yetmişti. Usulca güle uzanıp onu parmaklarıma aldığımda, doğal olarak hemen burnuma yaklaştırıp kokusunu içime çektim. Bana göre beyaz güller masumiyet demekti.

"Günaydın uykucu."

"Bunu beni sabaha kadar uyutmamaya yeminli olan adam mı söylüyor?" derken kesinlikle sırıtıyordum.

"Öğlen olduğuna göre artık kalkabilirsin. Yemeğimizi yeyip denize gireriz ve sende bu gece için enerji toplamış olursun." Bu gece için ne yapmış olurum? İçimden 'yok artık' diye isyan etmek geçiyor. Bütün gece sadece bir kaç saat uyuyabilmiştim ve uyanık olduğumuz her saniyeyi sevişerek geçirmiştik.

"Sabaha kadar seni doyurduğumu ve bu gece deliksiz bir uyku çekebileceğimi sanıyordum."

"Yanılmışsın güzelim, ben öyle açım ki şuan bile hazır durumdayım. Buraya sadece yatakda vakit geçirmek için geldiğimizi düşünmemen adına denizede girelim istiyorum. Tabi Savaş'ın sabahtan beri aramalarını hesaplarsak biran önce plaja gitsek iyi olacak yoksa adam kapıya gelecek. Onunda elime düşeceği günler gelecek elbette. Liste uzuyor önce Ayaz şimdi Savaş."

"Sana inanamıyorum. Cidden ciddisin."

"Öyleyim tabi. Düğün meselesi yüzünden seni neredeyse bir hafta hiç göremedim. Tatile geldik seninle doya doya vakit geçirelim dedim şimdide Savaş başladı." Sitemle tamamladığı cümlelerinin ardından ben artık kahkahalarımı tutamayacak derecedeydim. Bu adam bazen küçücük bir çocuk gibi isyankar olabiliyordu. Bu durum hoşuma gitmedi dersem yalan olur. Onun beni istemesi ve bunu açıkça dile getirmesi hoşuma gidiyordu. Dudağına yaramaz bir öpücük bıraktım.

"Hiç bir şeyi beğenmeyen yaramaz çocuklar gibisin. Ben hemen duş alayım kahvaltı yaparız sonrada plaja gideriz. Tabi bu saatte hala kahvaltı varsa."

"Konu sen olunca mantığım beni terk ediyor ne yapayım. Sen duş alırken bende odaya kahvaltılık bişeyler isteyeyim vakit kaybetmeyelim."

Ben duşa girdiğimde bedenimin sızlamalarını hala hissediyordum. Özellikle kasıklarımdaki sızı yürürken kendini daha fazla hissettiriyordu ve bu durum yürüyüşümün değişmesine sebep olmuştu. Ilık su bedenimden süzülürken bütün sızıların hafiflediğini hissediyordum. Duşumu aldıkdan sonra lavabonun aynasından kendimi izledim bir süre. Başka bir parlaklık vardı sanki yüzümde. Gözlerimin içi gülüyordu, yüzüme renk gelmişti. Bu, mutluluğun yüzüme yansımış haliydi. Havluyu bedenime sarıp çıktığımda kahvaltımız gelmişti. Savaş'ın arayıp nerede kaldığımızı sormasının ardından Emre'nin söylenmeleriyle hızla kahvaltımızı bitirdik ve plaj çantamızı hazırlayıp çıktık. Bikinime itiraz edebileceğini düşünerek banyoda giyindim ve üstümede uzun bir elbise giyerek Emre'nin görmemesini sağladım. Şapkalarımızı ve gözlüklerimizide taktığımızda artık hazırdık. Onun eşyalarınıda hazırlarken kendimi tuhaf hissettim, sanki evliymişiz gibi... Bazen ilişkimizin gidişatını merak etsemde hayatın insana neler getireceği belli olmuyordu. Bu yüzden sorgulamayı bırakıp, şimdiyi, bulunduğum anı yaşamaya karar verdim.

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin