Yaşamlarına gem vurduğum umutlarım var benim... Dışarıya çıkmamaları için dudaklarıma kilit vurduğum çığlıklarım var... Demiş ya yazarın biri "bana o zamanlar lazımdı şimdiki aklım" diye, işte banada o zamanlar lazımdı şimdiki aklım. Şimdiki aklım olsaydı eğer o günden sonra o kehribar gözlerden olabildiğince uzak dururdum. O projeyi çizmez , o konferansa katılmaz ve belkide mutlu olurdum. Kalbim hala sağlam olurdu. Böylesine yorgun, böylesine kırılmış ve böylesine umutsuz bırakılmış olmazdı. Acaba beni gerçektende sevmişmiydin diye düşünmeden geçirdiğim bir anım olacakmı birgün? Belki, belki sende kendince sevmiştin beni. Belki senin aşka dair benden farklı bir görüşün vardı, belki aşk sana göre geride bırakabilmekdi... belkide kalbini bana gerçekten hiç vermemiştin ... belki ben aldandım, belkide ben seviliyorum sandım...
~~~ ~~~ ~~~ ~~~Projeyi tanıtacağım gün çok çabuk gelmişti sanki. Zaman hep bu kadar hızlı mı ilerlerdi? Yoksa ben mi kendimi çok fazla birşeylere kaptırıyordum bilmiyorum. Aklımda iki düşünce birbiriyle öldüresiye savaş içindeydi. İlki, projeye ilk başladığımdan beri istediğim şeydi; başarmak ! Projemin kabul edilmesi ! Ikincisi ise kabul edilmeyip arkama bile bakmadan kaçmam konusundaydı . Her insanın içinde bulunan hırs elbette benim içimde de vardı. Bu sefer içimde sürekli uguldayıp duran ve beni uyaran sese kulaklarımı tıkayıp tek birşeye odaklandım : BAŞARMAK! Başarıp ismimizi gelecek daha güzel projelere yazdırmak isteği içimde çok büyük bir yeri istila ediyordu.
Yiğiter Holding'e geldigimizde randevu saatimize hala yarım saat vardı. Bu bekleme olaylarını sevmeyen biriydim ve erken gelme olayının stresini azaltmak için yapabileceğim en iyi şeyi yaptım. Ayaz'a sataştım.
"Ayazım ne demeye bu kadar erken getirdin beni acaba? Yok yani eğer benim ölmemi istiyorsan bunun daha az acıtan yollarıda var."
"Neden seni öldürmek isteyeyim bücürük. Eğer seni öldürürsem kim bana o harika limonlu kekden yapacak?"
"Adama bak ya! Yani sana limonlu kek yapacak birini bulsan gözümün yaşına bakmadan beni ölüme göndereceksin öyle mi? "
"Yok canim o kadarda değil. Senin gibi baş belasından kurtulmak istediğim çok zamanlar olsada sende bu potansiyel varken hayalet olup geri gelir ve beni delirtme işlemlerine öyle devam edersin. Şimdi en azından evime gittiğimde rahat edebiliyorum. Hayalet olsan evimede gelirsin iyice rahat5im kaçar. Yaşaman benim sağlığım için bir gereklilik oluyor bu durumdada." deyip birde göz kırpdı bana. Ben bu adamı acaba öldürsem mi yada sarıp sarmalayıp saklasam mı?
"Ayaz cidden bu kadar erken gelmek zorundamıydık? Zaten stresliyim ve beklemenin beni daha çok strese soktuğunu biliyorsun. Avuç içlerim terden ıslandı ve şuan ensemden aşağıya akan terler hiçte rahatlamama yardımcı olmuyorlar." deyip biraz olsun rahatlayabilmek adına ayağa kalkıp sağa-sola yürümeye başladım. Hapishanede zaman geçsin diye volta atan mahkumlara benzettim biran kendimi. "Acaba ne olacak?" diye düşünmekten bütün hücrelerim elektrik trafosuna bağlanmışcasına gerilmişti . Tabikide benim bu durumumu anlayabilecek tek kişinin yanımda olması huzur vericiydi. Ayaz' ımın önümde durmasıyla kafamı kaldırıp onun her seferinde içime huzur veren mavi gözlerine baktım. Beni nasıl rahatlatacağını çok iyi bilirdi. Yüzümü avuçlarının içine alarak başıma bir öpücük kondurdu ve beni rahatlatan cümleler döküldü ağzından.
"Projen kabul edilmese bile bu hiç birşeyin sonu değil. Bu iş olmazsa bir başkası olur. Hiçbirşey kendini bu denli strese sokmana yada üzmene değmez bücürüm." deyip gülümsediğinde bende ona gülümsemiştim. Çizimleri her ne kadar ben yapmış olsamda, hatalarımı görüp düzenlememe yardımcı olan yine kendisiydi. Ancak o bunlara önem verecek biri değildi. Ben hala Ayazın mavi gözlerine gülümseyerek bakarken içimde bir tuhaflık hissettim. Farklı bir hisdi bu. Izleniyormuşum gibi, vücudumun karıncalandığını hissettim. Biran kafamı yana çevirmemle o kehribar rengi gözler gözlerime dokundu yine. Vücudumdaki her hücrenin alev alıp yandığını hissetmem ama buna tezat içimin buz kütlesine dönüşmesi normalmiydi? Ayaz bakışlarımın kaydığı yöne kafasını çevirdiğinde ellerini yanaklarımdan çekip kendine çeki düzen verdi hemen. O kehribar rengi gözler şuan kapkara olmuş gibiydi. Neydi şuan o gözlerde gördügüm şey? Sinir mi? Kızgınlık mı? Tekrar eski kehribar rengine dönerken alayci bir bakış gördüğüme yemin edebilirdim. Dudağının sağ tarafı hafif yukarı kalktığında bu alaycı bir gülümsemeden daha fazlası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...