„Ne zor şeymiş gelinlik seçmek, delirmek üzereyim."
„Sanki ben senden farklıyım Yağmur. Ayaklarımı hissetmiyorum nerdeyse. Hem ben çok acıktım bir şeyler mi yesek önce, sonra devam ederiz ha ne dersin?" Yorgunluğu sesine yansımıştı civcivimin. Bende ondan farklı değildim.
„Ee hadi o halde yemeğimizi yiyip eve geçelim. Akşam için hazırlıkda yapmadık hiç."
„Sahiden bu yorgunlukla nasıl yemek hazırlayacağız? Offf Allahım..." diye iç geçirdi." Şimdi güçlü olma sırası bendeydi.
„Hadi bakalım gelin hanım hallederiz biz merak etme. Giderken pastaneden tatlı bir şeyler alırız. Yemek olarak sen o harikalar ötesi lazanyandan yaparsın. Bende çorba, salata ve ortaya ara soğuk bir şeyler hazırlarım. Hallederiz merak etme, hamarat hatunlarız biz." Dediğimde her zerresinden yorgunluk akan bir gülümseme bahşetti bana. Yorgun olduğu her halinden belli oluyordu. Zaten sarı olan yüzü daha bir beyazlamış ve göz altları çökmüş gibiydi. Mağazadan çıktığımızda kısa bir mesafe yürüyüp güzel bir restorana geldik. Tesadüfen geldiğimiz bu restoran Karadeniz yemekleri yapan bir yer çıkmıştı. Yemekler hazırlanmış bir şekilde, cam tezgahın arkasında sıralanmış ve oldukça iştah açıcı duruyorlardı.
„Şuan hepsinden de tatmak istiyorum. Çok uzun zaman oldu bu güzel yemeklerden yemeyeli." Derken gözleri ışıldıyordu Toprak'ın.
„Gelinliğin içine girmek istiyorsan fazla kaçırma bence gelin hanım."
„Saçmalama Yağmur henüz gelinliği seçmedik bile. Kilo alsamda bende o halime göre gelinlik seçerim." Dediğinde kendimi tutamadım ve kahkaha attım.
„Yani bu yemeklerin hepsini tatmak uğruna kilo almaya razısın öyle mi?"
„Hey ben Trabzonluyum ve uzun zaman oldu bu güzellikleri tatmayalı." Dediğinde içindeki özlemi farketmiştim.Her ne kadar konuşmak istemesede sormak için can attığım sorularım vardı. Ben bunları düşünürken Toprak sipariş vermeye başlamıştı bile.
„Kara Lahana dolması, mısır ununda kızartılmış hamsi tava, kuymak* ve lemiz* istiyorum. Tatlı olarak neleriniz var?" Diyen Toprak'a ağzım açık bakıyordum. En son ne zaman bu kadar çok yemek yedi bu kız hatırlamıyorum ama cidden çok acıkmış ve yöresinin yemeklerini çok özlemiş olmalı.
„Tatlı olarak baklava, Trabzon usülü Hamsiköy sütlacı, petaluda* ve Laz Böreği* var efendim." Diyen garsona bakakaldım. Ne saydı o öyle? Baklava ve sütlaç dışında hic birşey anlamadım, hem börek mi dedi o? Börekli tatlı olur mu?
„Hmm petaluda ve Laz Böreği'nden karışık bir tabak yapar mısınız?" diyen Toprak'a kimsenin duymadığından emin olarak yavaşça sordum.
„Onlar ne Allah aşkına Toprak? Hem tatlı diyorsun hem börek siparişi veriyorsun." Dedim. Attığı kahkaha beklemediğim bir tepkiydi.
„Adı börek ama kendisi tatlıdır canım. Hoşuna gidecek merak etme."
„Lemizimiz pazılı, patatesli, ıspanaklı-peynirli çeşitlerimiz var. Hangisini istersiniz?"
„Pazılı olsun lütfen."
Siparişlerimizi verdikten sonra cam kenarı bir masaya geçtik. Restoran, konseptine uygun olarak Karadeniz motifleri taşıyordu. Daha önce yöresel motifler ilgi alanıma girmemiş olmasına rağmen, bu dekoru beğenmiştim.
„Allah aşkına onlar nasıl isimlerdi? Hiç birşey anlamadım ama sana güveniyorum Toprak." Dediğimde Toprak'ın yüzünde kendinden emin bir gülümseme oluşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...