**YAĞIZ**
Şirkette işleri başıma kaldığı yetmezmiş gibi birde gözümün önünde salına salına gezinen ve ben yokmuşum gibi davranan şu ateş parçası iyice sinirlerimi bozuyordu. Artık sabrımın kalmadığını farkettiğimde yapacak en iyi şeyin üstümü değiştirip kendimi gecenin kollarına bırakmak olduğunu biliyordum. Şirketten çıkarken bile bir kere kafasını kadırıp bakmaması, beni şeytanla anlaşma yapmaya zorluyordu. Aklımdan geçenlerin yüzde birini yapsam eminim ki istifa eder ve bu benim işime gelmiyor.
Siteye girdiğimde artık kendi evimin tadilatıda bittiğine göre Ayaz ve sevgili karısı gelmeden taşınmam gerektiğini düşünüyordum ki, Yağmur'un evinin kapısında güvenlik görevlisini görünce durmak zorunda kaldım.
"Evde kimse yok boşuna zile basma."
"Şikayet üzerine geldim beyefendi. Yüksek sesli müzik çalıyor ancak kapıyı açan yok." Müzik mi? Acaba Yağmur dönmüş olabilir mi? Arabamı park edip bende şansımı denedim ancak sonuç aynı! Kapı açılmadı. Yedek anahtarımın olduğunu ve halledeceğimi söyleyerek görevliyi gönderdim. Umarım hatırladığım gibi Toprak'ın anahtarı hala askıdadır! Hızla eve gittiğimde, anahtarı asılı olduğu yerden alıp yine aynı hızla Yağmur'un evine geldim. Bu defa müzik kapanmış ama evden çığlıklar geliyordu. Yağmur'un çığlıkları! Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara hayal bile edemeyeceğim kadar korkunçtu. Yağmur! Tanrım saçlarını kesmiş, bileğinde kan akıyor ve çıldırmış gibi bağırarak elindeki makasla koltuğu parçalıyordu. Öylesine kendinden geçmiş bir halde ki, benim geldiğimi farketmedi bile. Bileğinden tutup durdurdum. Göz göze geldiğim kadın, benim tanıdığım Yağmur'dan çok farklı biriydi.
"Ne işin var senin burda?" ve sarhoştu. Konuşurken dili dolanıyor kelimeleri düzgün söyleyemiyordu.
"Toprak'ın anahtarıyla girdim. Ne oldu sana böyle Yağmur? Ne yaptın kendine?" dayanamayıp aklımdakileri sorduğum anda kahkahalarla gülmeye başladı. Bedeni sallanıyor, ayakda güçlükle duruyordu. Bir süre sonra gözleri bir noktada sabitlenirken, gülmeside nispeden azalmıştı. Onun baktığı yere bakışlarımı yönlendirdiğimde Emre'yi gördüm. O da gördüklerinin etkisiyle hiç hareketsiz öylece kalmıştı. Her ne olduysa bunu onun yaptığından eminim. Emre, ben geldiğim gün Yağmur'u kıskanıp huzursuzluk yaptığında bile Yağmur, bana onu sevdiğini ve hiç bir şeyin bunu değiştirmeyeceğini söylemişken, şimdi bu halde olmasının tek sebebi Emre'nin onun sevgisini sarsacak kadar büyük bir hata yapmış olması olabilirdi.
"Kendimi, kendine getirdim! Rüya bitti ve uyandım artık." Cümlesini duyduğumda bakışlarımı yeniden Yağmur'a yönlendirdim ancak hemen ardından kollarımın arasına hareketsiz bir şekilde yığılmasıyla kucağıma alıp arabaya taşıdım. Hali hiç iyi değildi ve bu depresyon halinden çıkması için hastanede olması gerekliydi. Kapıda Emre onu kucağımdan almaya çalışsada bırakmadım. Arabama yavaşça yerleştirip gaza bastım. Emre hemen arkamdan takip ediyordu. Eğer tahmin ettiğim gibi bütün bunlar senin suçunsa elimden çekeceklerin var Emre Yiğiter! Yol uzayıp giderken telefonumun çalmasıyla irkildim.
"Alo" sesim istemesemde sert çıkmıştı.
"Yağız Bey..."
"Yazgül?"
"Evet, şey malzeme şirketinden gelen bir bey.."
"Gönder gitsin. Şirkete gelemem şimdi ve Yazgül hemen hastaneye gelmelisin sana ihtiyacım var."
"Ne hastanesi? Neden? İyimisiniz ?"
"Sakin ol ben iyiyim, Yağmur için ve lütfen kimseye bişey söyleme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...