Boğazin eşsiz manzarasında bütün ihtişamıyla parlayan Esma Sultan Yalı'sından içeriye Emre'nin eşliğinde girmek benim için paha biçilemez bir duyguydu. Kendime olan güvenim hat safhalardaydı. Sultan Mehmet'in İstanbul'un sırlarını yıkan toplarıyla saldırsalar yıkılmayacakmışım gibi hissediyordum kendimi. Bize dönen gözlerde kıskançlık ve beğeni vardı. Bana kıskanan gözlerle bakıp kendilerini Emre'nin yanında hayal eden bütün kadınların saçlarını ellerine vermek gibi bir his içimde heran daha fazla büyüyordu. Beğeniyle bakan gözler ise, hmmm şey onlar bakabilirler sonuçda beğenilmek her bayanın hoşuna giden bir duygudur. Bu içimden geçenleri Emre duysa ne yapardı çok merak ediyorum. Bize çevrilmiş gözlere rağmen kendimizden emin adımlarla konuşmanın yapılacağı kürsüye kadar ilerledik. İlk konuşmayı Emre yaparak sözü Ayaz'a devrettiğinde, Ayaz'da projeyle alakalı olarak genel bilgileri verdi. Ben konuşma yapmak zorunda kalmadığım için oldukça memnundum. Konuşma başladığında garsonlarda şampanyaları dağıtmaya başlamışlardı. Emre mikrofonu tekrar alıp kadehini kaldırdı;
„Yapılacak olan yeni projemizin başarısına." Diyerek açılışı resmen yapmış oldu.
Sonrasında konuşmalar „Herkese iyi eğlenceler" dileğiyle bittiğinde davetliler kendi muhabbetlerine geri dönmüşlerdi. Emre izin isteyerek yanımızdan ayrıldığında gözlerimle onu takip ettim. Sanki giderse gelmeyecekmiş gibi aptalca bir his yeşermişti içimde. Salondan çıktığında ise yüzümdeki gülümsemeyi dondurup etrafımı izlemeye devam ettim. Sağ tarafımda çaprazda kalan grubun arasında bana kitlenmiş gözlerle buluştu gözlerim. Adam yirmili yaşlarının sonlarında gibi görünüyordu belkide otuzlu yaşlarının başları emin olamıyorum. Koyu gri takım elbisesi ve sarıya dönük garip bir saç rengi olan adamın bakışlarında açık bir nefret okunuyordu. Tanımıyordum adamı ama bana bu şekilde bakıyor olması ürpermeme sebep olmuştu.
„Ayaz şu çaprazımızda oturan adamı tanıyormusun?"
„Hangisini?"
„Koyu gri takım giymiş olan adam."
„Sarışın olan mı ?"
„ Evet. Bakışları içimi dondurdu resmen. Ürkütücü ve açık bir nefretle bakıyor gibi sanki."
„ Bu projeye talip olan firmalardan birinin mimari. Kaybetmiş olmayı yedirememiştir." Dedi hafif alaylı ve beni rahatlatmaya çalışan bir ses tonuyla. Yanımıza bizimle tanışmaya gelen kişilerle sohbet ederken o adamı ve bakışlarını aklımdan çıkarma çabalarım başarılı olmuştu.
„Kızlar ben içecek birşeyler alıp geliyorum hemen."
„Bana kırmızı şarap alır mısın Ayaz? „
„Emin misin Yağmur? En son içtiğinde hemen sarhoş olmuştun." Alkol alma deneyimlerim üçümüz bir aradayken ve maç izliyorsak bir sişe biranın yarısı hatta bazen daha azı olmakla sınırlıydı. Komik denebilecek bir şekilde dayanma limitim vardı. Belkide buna dayanamama limiti demek daha doğru olur çünkü o bir şişe birayı bitirip sarhoş olmuşluğum var benim. Üstelik biraz önce boş mideme yolculuk yapmış olan bir kadeh şampanya, hafifden çakır keyif olma yoluna ilerletmişti beni.
„Merak etme hepsini içmeyeceğim sadece birkaç yudum biraz rahatlamaya ihtiyacım var. Ayrıca herkesin elinde şarap yada şampanya kadehi varken meyve suyu içmem tuhaf olur." Demiştim. Anladığını gösteren bir şekilde başını salladıkdan hemen sonra yanımızdan ayrıldı.
„Of şu gece bir bitse Toprak çok gergin hissediyorum kendimi."
„Sakin ol canım bu gece senin gecen. Kendinle gurur duyman gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...