Bölüm 7

35K 1.4K 64
                                    

„ Allah derki; kimi benden daha çok seversen onu senden alırım..... ve ekler; „Onsuz yaşayamam" deme seni onsuzda yaşatırım... Mevsimler geçer , gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile birgün el olur, aklın saşar. Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur... öyle garip bir dünya. Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. „Düşmem" dersin düşersin, „Şaşmam" dersin şaşarsın. En garibi de budur ya, „Öldüm" der durur yinede yaşarsın!!! „

~ Mevlana Celaleddin Rumi ~

Ne kadar da güzel söylemiş Mevlana, insanoğlu hep bir arayışdayken aslında özünü unutuyordu. Gözünün önünde duranları gözardı ediyordu. Sonuç olarak da, kendi sonuçlarının sebeplerini kendileri hazırlıyordu. Belki etrafımıza sadece „bakmak" yerine „görmeyi" denemeliyiz bir seferde. İkisi arasında çok fark var. Bakan gözler görmeyi bilmiyor çünkü...

Güzel bir güne daha gözlerimi açmıştım. Sevilmek ve kendi kalbininde ona aktığını hissetmek güzel bir duyguydu. Dünyayı karşıma alabilecek bir güç bahşediyordu bana. Kısacık bir zamanda birine bunları hissetmem normal değildi biliyorum. Ancak kendimi engelleyemiyordum. Onun bana hissettirdigi şeyler yabancıydı. Daha önce çıktığım bir kaç kişi olmuştu ama elimi tutmak istediklerinde bile sıradan biriyle tokalaşıyormuşum hissiyatından fazlasını hissetirememişlerdi. Ama bu adam, bu güzel adam, bir bakışıyla bile içimi titretiyordu. Onun o beni benden alan kehribar rengi gözlerine baktığımda, ayağımın altındaki yer yüzü yok oluyordu sanki. Kanatlarımın çıktığını ve ona uçtuğumu hissettiriyordu bana. Bu duygular yabancıydı, farklıydı ama güzeldi ve özel.

Aşk filmlerini saçma bulurdum. Favori kategorim her zaman korku filmleriydi benim. Korku daha gercekçi bir his gibi geliyordu. Aşk filmleri denildiğindeki tepkim „iyykkk" olurdu her zaman. Romantizm içimde yoktu benim. Filmlerdeki o sevgi gösterilerini her zaman fazla bulmuşumdur bu yüzdende. Yapmacık ve inandırıcılıkdan uzakdı  hep. Şimdi o filmlerin bile gözüme güzel görünüyor olması normal miydi?

Sabahları genel olarak alarmıma sinir olarak uyanırdım. Ne olurdu sanki kendi kendine düşünsede biraz geç çalsa sanki. Evet sinirliyken oldukça saçmalayabiliyorum. Şimdiyse sanki o sinir uçup gitmiş ve gece bana farklı bir enerji depolanmışcasına gayet dinamik ve sevgi dolu kalkıyordum. Esnerken bile ilk aklıma gelenin o olması yüzümde aptalca bir sırıtma olarak taşıyordu. Şarkı söylemeyi severdim ama sabahları değil. Bu adam benim bütün dengelerimi hızlı bir şekilde değiştiriyordu. Neden hiç rahatsız olmuyordum ki? Sanki zaten bunlari bekliyormuşum gibiydi herşey. Zaten olacak olanların artık olmaya başlamış haliydi bu adam ve hayatıma kattığı yenilikler.

Yine yüzümde o aptal sırıtışla esnemeye başlamıştım ki mesaj sesini duydum.

„Günaydın menekşem."

Demiştim  aptalca bir sırıtışım olduğunu. Kalbim tanımıştı  göndereni ve tepkisini göğsümü yumruklayarak veriyordu. Hemen cevap vermeliydim ama mantıklı olmaya çalışarak ve coçukça hareketlerden uzak durarak. Ama olamıyorum ki. Hatta şuan yatakda zıplayıp kahkaha atmak istiyordum. Kalbim kanatlarına kavuşmuş uçarken ben neden hala iki ayak üzerindeydim ki sanki ? Haksızlık bu.

„Günaydın." Yazıp gönderdim. Romantizme sahip olmayan erkekler için biz kadınlar „odun" lakabını takarız her zaman, bu klasiktir. Bu durumda bu odun lakabını sanırım ben sonuna kadar hakediyordum. Adam bana „menekşem" diyor ben kuru bir „günaydın"... İyi ama ne yazacaktım ki? Aşkım ? bu fazla olurdu çünkü daha yeni yeni birşeylere başlıyorduk. Canım? Ama ben öyle canım cicimli konuşmaları sevmem ki. Bana fazla laubali gelir o tarz konuşmalar. Tekrar gelen mesaj sesiyle dikkatimi telefonuma verdim.

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin