Bölüm 12

24.6K 1K 33
                                    

Toprak'dan.....

Heyecandan öleceğim galiba. Dün yaptığı  evlilik teklifi çok ani olmuştu. Elbette bende bir sürpriz bekliyordum ama bu kadar yakın bir zamanda olacağını tahmin etmiyordum. İstanbul'dan çıktık ama nereye gittiğimizi hala söylememişdi. Daha fazla bu sessizliğe katlanamayıp ilk konuşan ben oldum.

„Artık nereye gittiğimizi söylesen hayatım." Dedim sinirli çıkmasına özen gösterdiğim bir ses tonuyla.

„Sürpriz hayatım, söylersem sürpriz olmaz değil mi?" deyip ukala bir şekilde sırıtınca gerçekten sinirlenmeye başladığımı hissettim.

Kollarımı kucağımda birleştirip dışarıda akıp giden manzarayı seyretmeye başladım. Ara sıra göz ucuyla ona bakmayıda ihmal etmiyordum tabi. Benim sinirli olduğunu düşündüğüm yüz ifademe rağmen o gülerek ıslık çalıyordu birde. Allahım kızmayada kıyamıyorum ki ben bu adama. Kucağımdaki elimi avucunun arasına alıp öptü. İlişkimizde herşeyi paylaşıyor hatta paylaşmış olsakda bana en ufak bir dokunuşunda alev alıyordum hala. Bende bıraktığı etki tam olarak buydu. Onu her geçen saniye daha çok arzulamama sebep oluyordu. Hangi ara ben bu kadar arsız bir kadın oldum? Gözlerimiz kesiştiğinde onunda gözlerinin mavisinin koyulaştığını gördüm. En az benim onu istedigim kadar oda beni istiyordu. Bana bakan o gece mavisi olmuş gözlerde şehvet vardı. Bedenlerimizin tutkuyla olan dansı aklıma geldikçe ic2imdeki istek yükseldi. Şimdi, şuanda onu istiyordum. Arzudan boğulmuş seslerimizden çıkan iniltiler aklıma hücum ettikçe ateşler basmaya basladı. Toprak kendine gel kızım. Derin bir nefes al ve sakinleş. Daha çok aynı şeyleri yaşayacaksınız. Ama bu düşünce sakinleşmemi sağlamıyor aksine daha kötü yapıyordu beni. En iyisi tekrar dışarıyı seyretmek. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Otobandan çıkmış ara bir yola yapmıştık. Sanırım artık az bir yolumuz kalmıştı .

„Az kaldı Toprağım sabret."

„Tamam canım." Dedim. İçimde firar etmeyi bekleyen onlarca kelimeye ve duygulara rağmen dudaklarımdan sadece bu iki kelime çıktı. Orman yolunda ilerlerken kulaklarıma dolan kuş sesleri adeta „huzur burada" diyordu. Yeşillikler, batmaya başlayan güneşin etkisiyle gölge olarak büyümüşlerdi. Biraz ileride yolun sağ tarafında gördüğüm ve üzerinde „Abant Gölü" yazan tabela ile nereye gittiğimizi öğrendim. Yüzümde oluştuğundan emin olduğum gülümsemeyle Ayaz'a döndüğümde onunda bana bakan mavilikleriyle karşılaştım. Bunun beni sevindireceğini biliyordu. Buraya gelmeyi çok istemiştim ama bir türlü kısmet olmamıştı şimdiye kadar. Şimdi buraya sevdiğim adamla gelmek, benim için gerçekleşebilecek en güzel hayaldi.

„Ayaz burası... inanamıyorum bu harika..." kurduğum cümle saçmaydı ama daha iyisi gelmiyordu şuan elimden.

„Artık bütün hayallerini birlikde gerçekleştireceğiz bitanem. Sen bana dün o eveti dedinya beni dünyanın en mutlu adamı yaptın."

„Seni seviyorum." Dediğimde karşılaşan bakışlarımız duygu yüklüydü. Arabayı kenara çekip emniyet kemerini çözdü. Ellerinin arasında kaybolan yanaklarım ve o ellerden içime dolan aşk vardı. Benden bakımsız akmaya başlamış olan gözyaşlarımı sildi.

„Bende seni seviyorum hayatımın anlamı. Sulu gözlüm." Dediğinde gözümdeki yaşa rağmen gülmemi engelleyemedim.

„Bundan sonra gözyaşı yok. Bu güzel gözler sadece mutlulukla gülmeliler." Deyip dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. Masum başlayan öpücük nefessiz kalmamıza sebep olacak boyutlara ulaştı. Yol boyunca dizginlediğimi sandığım arzum kendini belli ediyordu yine. Bir adım sonrasına geçebilmek için karşı konulamaz bir istek vardı içimde. Dudaklarımdan kopan dudaklarıyla boşlukta savrulduğumu hissettim. Alnını benimkiyle birleştirdiğinde gülümsememe ve biraz olsun sakinleşmeme sebep olan o cümleler kulaklarımla buluşdu.

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin