Bölüm 22

23.7K 952 77
                                    

...

„Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum...

Kimini kurşunlarla, kimini sözlerle...

Kimini yaptıklarımızla, kiminide yapmadıklarımızla..."

...Dostoyevski....

Üzerimde bembeyaz gelinliğim ve yanımda sevdiğim adam... Bundan daha güzel bir mutluluk olabilir mi? Gözlerime aşkla bakan gözlerinde yanlızca biz vardık. Geçtiğimiz uzun yolların ardından geldiğimiz yer gelincik tarlasıydı. Arabadan inip usulca gelinciklerin arasında yürümeye başladık.

„Hadi Emre."

„Yavaşla biraz." Demesine rağmen elini tutmuş onu tarlanın içlerine sürüklüyordum. Böylesi harika bir manzara her zaman çıkmazdı insanın karşısına. Tepemizde pırıl pırıl bir güneş ve önümüzde kıpkırmızı gelincikler... Emre' nin durmasıyla arkama dönmek zorunda kaldım. Benim gülümseyen yüzüme tezat onun yüzündeki gülümseme alay doluydu. Kaşlarımı hafifçe çatmama sebep oldu bu durum.

„Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun?"

„Ben kazandım."

„Neyi sen kazandın?"

„Sana benim olacaksın dediğimde itiraz etmiştin. Şimdi benimsin, herşeyinle." Hani derler ya ne sözlediğin değil nasıl söylediğin önemlidir diye, Emre'nin ses tonu muzip değildi. Aksine korkutucu ve içime buz kütleleri atan bir tondaydı.

„Emre...sen ne diyorsun." Sesimin titremesine engel olamamıştım.

„Bu burnu büyük tavırlarının hesabını sormayacağımı mı sanmıştın? Bana attığın o tokatın hesabını vermeyeceğini mi düşünmüştün? Artık oyun bitti küçük şey, gerçek hayata dönme vakti geldi."

Kulaklarıma ulaşan bu cümleler başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş hissi veriyordu şuan. Kulaklarım uğulduyor, zaman ve mekan kavramını söküp atıyordu. Bembeyaz gelinliğim kırmızıya bulanmaya başlamış ve hava kararmıştı. Etrafımda dönen dünya kasvete ev sahipliği yapıyor ve daha bir kaç dakika önce mutlulukla dolu benliğimi kör kuyulara sürüklüyordu. Esmeye başlayan rüzgar bedenimi delip geçiyormuş gibi hissediyordum. Kulağıma dolan kahkaha beniliğimde tamiri mümkün omayan yaralara sebep oluyordu.

„Hayır." Dedim inlercesine.

„Bu sen olamazsın. Beni incitmeye kıyamayan adam, aşık olduğum adam sen olamazsın. Ne oluyor Emre!" sesimin yalvarırcasına çıkmasını engelleyememiş ve daha zavallı bir hale düşmüştüm.

„Çok aptalsın." Ses tonu öyle acımasızdı ki, onu şimdiye kadar böyle gördüğümü hatırlamıyordum. Gözlerimden süzülen yaşlara engel olamıyordum bir türlü

"Ağlamanın birşeyleri değiştireceğini sanıyorsan eğer, istediğin kadar ağlayabilirsin. Ben istediğimi aldım! Ne sen ne de gözyaşların umrumda değil."

Ellerimle kulaklarımı kapattım, daha fazlasını duymaya gücüm yoktu. Delirmişcesine hem ağlıyor hemde ‚hayır ' diye inliyordum. Bedenimdeki sarsılmalar durdurulamaz hale gelmiş beni kapkara fırtınanın içine çekiyordu. Kulaklarıma dolan ses bana kendime gelmemi söylüyordu. Hıçkırıklarımın arasından attığım çığlıkla fırladım yattığım yerden.

Karşımda gördüğüm adam saniyeler önceki gibi alaycı değil, endişeli bir ifadeyle bakıyordu yüzüme. Hala gördüğüm kabusun etkisiyle titreyen bedenimi kollarını arasına aldığında, kendimi ağlamamak için zorluyordum çünkü bir kez daha onun yanında ağlamak istemiyordum.

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin