Yaşamın boyunca tanıştığın her insanın , aslında bir amaca hizmet ettiğini anlayacaksın. Bazısı senin imtihanın olacak, bazısı seni kullanacak, bazısı sana öğretecek... Fakat en önemlisi bazısı da içindeki en iyi yanlarını ortaya çıkarmanı sağlayacak. İşte onlar daima yanında tutmaya değer olanlar olacak...
***Alıntıdır***
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
İstanbul'dan çokda uzakda olmayan Kırıklareli'nin Demirköy ilçesinde bulunan İğneada'ya geldiğimizde henüz öğlen olmak üzereydi. Kalacağımız otel ile ilgili rezervasyonlarımız Emre'nin şirketi tarafından ayarlanmıştı. Sonuçta yapacağımız iş kendilerine ait olduğu için yapmak zorundaydılar ve bizim buna itiraz etme şansımız yoktu. Eğer bu durum basına yansırsa, aramızdaki sürtüşme işimizin önüne geçer ve hoş olmayan sonuçlarıda beraberinde getirirdi. Emre ile aramızda yaşanılanlar gibi...
Hamileliğinin beşinci ayında olan Toprak, eskiye göre artık daha çabuk yoruluyordu. Onun rahat edebilmesi için elimizden geleni yapıyorduk tabi ama elimizden çok fazla bişey geldiği söylenemezdi. Onun karnının büyüdüğünü gördükçe hem onun için mutlu oluyordum hemde kendi bebeğim aklıma geliyordu.... Yolculuk onu daha fazla yormuş ve ayakları şişmişti. Onu dinlenmesi için otelde bıraktık ve Ayaz ile birlikde temel atma merasiminin yapılacağı inşaat alanına gittik.
Meraklı bir kalabalık, mühendisler ve ustalar bizi beklerken gözlerim başka bir arayışdaydı. Son görüşmemizden sonraki iki hafta içinde beni ne aramıştı ne de görüşmek için en ufak bir hamlede bulunmuştu. Bu durum bazen hoşuma gidiyordu. Evet doğru hoşuma gidiyordu çünkü o benden uzak durursa onu kalbimden atabilirdim. Diğer yandan ise kalbim yanıyordu çünkü o, kalbimden atabileceğim biri değildi ve beni aramamış olması onun bu kadar çabuk pes etmesi içimi yakıyordu.
Belki de benimle görüşmemek için başka birini gönderecekti. Olmasını istemesemde büyük olasılık bu yöndeydi. Basın açıklaması zamanı geldiğinde Yiğiter Holding adına genel müdür olduğunu öğrendiğim Yiğit bey konuşma yapmıştı. Konuşmada 'Emre Bey özel sebeplerden dolayı aramıza katılamadığı için özürlerini iletti....' cümlesi dışındakileri duymamıştım. Benim yapmam gereken konuşma sırasını Ayaz'ın üstlenmiş olmasını minnetle karşıladım. Şuan o konuşmayı yapacak güç bedenimi terketmişti. Tören bitip basın mensupları dağıldığında geriye çalışanlar olarak bizler kalmıştık. Ustamız yıllardır çalıştığımız oldukça başarılı bir ustaydı. Ona gereken bilgileri verip işi bugünlük mühendislerin yönetimine bıraktık. Otele dönüş yolu yirmi dakikalık bir süreydi ama şimdiden gözümde büyüyordu.
"İyimisin bücür?"
"Bücür demeseydin daha iyi olabilirdim." Dedim sesimin neşeli çıkmasına gayret ederek.
"Bana oynama Yağmur. Senin içinde ağlamaya başlamış kız çocuğunu görmediğimi mi sanıyorsun? Sence, seni bu kadar mı tanımıyorum?" Dediğinde bütün savunma kalelerimi yerle bir etmişti. Otele gidene kadar tutmaya çabaladığım gözyaşlarım yanaklarımdan firar etmeye başladı. Sarsılan omuzlarımı engelleyemedim. Ayaz beni göğsüne bastırıp saçlarımı okşadığında artık iplerimi koparmışcasına ağlıyordum. Elimde değil toparlanamıyordum, yeniden ayağa kalkamıyordum. Dakikalar sonunda kendimi bir nebze olsun tutmayı başardığımda içimdekileri döktüm.
"Gelmedi..." bu kadardı işte! Kalbimi öldüren ve içinde milyonlarca anlam barındıran tek kelimelik kocaman bir cümle!
"Gözlerinden akan yaşlara değmez hiç bişey güzelim ağlama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...