36.BÖLÜM

16K 844 26
                                    


"Ey aşk...!

İşte tam bu AN'da

Bir nefes VUSLATTAYIM;

Bir nefes AYRILIKDAYIM...!

Bir adım İÇERİDEYİM;

Bir adım DIŞARIDAYIM...!

Bilmem ki her seferde neden bu kadar KEDERDEYİM...?

Sana bir o kadar YAKIN;

Bir o kadar da UZAKDAYIM...

...Mevlana...

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Başım çatlayacakmış gibi hissetiğim bir ağrıyla gözlerimi açmaya çalıştım ancak bu durum sadece istememle kaldı. Kafamın içinde davullar çalıyordu sanki. Birde bu yetmezmiş gibi köpek havlaması daha kötü yapıyordu içinde bulunduğum durumu. Kafamı zorda olsa kaldırdım ve benim için olağan dışı olan köpek havlaması sesinin geldiği yöne baktım. Karşımda kahve renginin bir kaç değişik tonunu üstünde barındıran Yorkshire cinsi bir köpek, gözlerini bana dikmiş ve havlıyordu. Küçücük boyuna bakmadan bana dikleniyordu adeta. Bu durum son günlerdeki olumsuzluklara rağmen gülümsetti beni.

"Hey gel bakalım buraya." Derken elimlede yanıma işaret yapıyordum. Ufaklığın beklediği şey bu olmalıydı. Tek hareketimle yanıma geldi hemen. Önce bir süre bana baktı ve hemen akabinde kokladı. Sanırım artık zararsız olduğuma karar vermiş olmalı ki, kolumu yalamaya başlamıştı.

"Gel bakalım seni küçük gardiyan." Deyip onu ellerimin arasına aldım ve bir süre sevdim. Aniden aklımda dank eden bir ayılmayla kendime geldim. Neredeydim ben? Etrafıma bakmam, özelliklede cam tavanı görmemle bu konuda fazla düşünmeme gerek kalmadı. Hafızamı zorlayıp dün gece olanları düşünmeye çalıştım. Yağız beni bulmuştu ve Emre'de oradaydı. Emre'nin kollarında arabaya oturtulduğum, hatırladığım son şeydi. Köpeği bırakıp kalkmaya niyetlendiğim anda kapıda durmuş beni seyreden Emre ile göz göze geldim.

"Joey ile tanışmışsınız. Kıskançlık yapmadı umarım." Dediğinde ses tonu ve hareketlerindeki rahatlık gözümden kaçmadı. Bu neydi şimdi? Sanki son günler hiç yaşanmamış gibi bir umursamazlık ve rehavet vardı.

"Benim ne işim var burada?"

"Ait olduğun yerdesin." Bu kadar rahatlık ve kendini bilmezlik fazla artık.

"Ait olduğum yer senin yanın mı?"

"Hiç şüphen olmasın." Derken göğsünün üzerinde kollarını birleştirmiş hafif bir gülümseme yüzüne yayılmıştı. Kendimi kaybedecek kadar içmeseydim bana bu şekilde davranamazdı ve bunu yüzüne vurmakdan çekinmeyecektim.

"Kendimde olsaydım beni buraya getiremezdin." Derken yatakdan çıkmış ve tam karşısına dikilmiştim. Gözlerindeki titreşimleri çok net görebiliyordum şuan. Buna sebep olan şeyin üzerimdeki kıyafet olduğunu anlamamak aptallık olurdu. Yada olmayan kıyafetimin... Koltuğun üzerindeki deri pantolonumu ve bluzumu alıp hızla giyindim. Gitmeliydim burdan. Yanından geçerken kolumdan tuttup geçmeme izin vermedi.

"Nereye gidiyorsun sen?"

"Yeter Emre! Sanki herşey yolundaymış ve normalmiş gibi davranmayı kes artık. Hiç bişey yolunda değil. Haklısın hastaneden yeni çıkmışken, bebeğimi yeni kaybetmişken beni aldatmış olacağına inanmıyorum. İnanmak istemiyorum. Ama bu bana yalan söylediğin, beni aptal yerine koyduğun gerçeğini değiştirmiyor. Sana sordum, ne olursa olsun senden duymalıyım dedim. Beni kaybetmemek için söylediğin yalanlar ayağına dolandı. Hayatta en nefret ettiğim şey bana yalan söylenmesidir ve sen bunu yaptın. Doğru bildiklerin adına hata yapmakdan çekinmiyorsun. Bencilsin. Söylesene bana, sebep ne olursa olsun beni biriyle öpüşürken görsen ne yaparsın? İkimizde bunun cevabını biliyoruz değil mi?"

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin