Bölüm 5

38.8K 1.6K 59
                                    

Kalbim hiç olmadığı kadar bağımsızlığını ilan edercesine göğüs kafesimi yumrukluyordu. O dudaklardan içime akan ateş benliğimi esir almış gibiydi. Beynim uyuşmuş düşünme kabiliyetini kaybetmişti. Nasıl bir cesaretle ona karşılık vermeye başladım hiç bir fikrim yoktu bu konuda. Kendimi onda öyle kaybetmeye başlamıştım ki boğazımdan kopan bir inilti kendime gelmemi sağladı. Mantığım devreye girmiş bulunduğum durumu idrak etmeye başlamıştım. O ise benden duydugu iniltiyle öpüşmemizi bir adım daha ileriye taşımak istercesine tutkuluydu hala. Durmak zorundaydım. Onuda durdurmak zorundaydım. Kimdi ki bu adam ? Ben nasıl böyle bir aptallık yaparak sadece adını bildiğim bir adamı böylesine tutkuyla ve arzuyla öpebiliyordum ? Mantığımın sesinin beynimdeki yerini güçlendirdikden sonra bütün gücümü toplayarak ellerimi göğsüne dayayıp kendimi ondan uzaklaştırdım. Bu hareketime şaşırmıştı ve durmak istemiyordu. Fısıltılı ve arzudan boğuklaşmış sesiyle

„Yapma" dedi.
„ Kalbinin atışını kendi göğsümde hissediyorum. Sende en az benim kadar istiyorsun devam etmeyi...yapma..durdurma." bu fısıltılı sözler yalvarırca bir tınıyla dökülmüştü dudaklarının arasından. İstiyormuydum ? Evet, hemde deli gibi istiyordum. Bu ilk öpücüğüm değildi belki ama böylesine tutku dolu ve devamını isteyebileceğim duruma getiren ilk öpücükdü.

„Bu... bu doğru değil, lütfen bırak beni." Benim sesimde en az onun kadar fısıltılı ve arzuluydu. Kendim bile kendi sesime yabancılık hissetmistim.

„Neye göre doğru değil Yağmur? Kime göre değil ?" bunları sorarken simsiyah gece karanlığına bürünmüş gözleriyle gözlerimin içine kalbimdeki duyguları görmeye çalışırcasına bakıyordu.

„Yapma ne olur. Ben istemiyorum..." derin bir nefes aldım kendimi sakinleştirebilmek adına.

„Sadece istemiyorum. Rica ediyorum az önce olanları unutalım ve işimize dönelim Emre Bey."

„Neden?" Korkuyorum be adam. Kırılmaktan korkuyorum anlasana. Birgün mutlaka bitecek olan bir ilişkinin ardından kalan taraf olmakdan korkuyorum. Kendimi tanıyorum ben, sana sevgimi verirsem senden sonram yok benim, olmayacak biliyorum. Senin bana olan bu hevesin bittiğinde, yeni heveslerinin peşine düştüğünde ben bitmiş olacağım. Köprünün altından çok sular geçti artık derlerya işte ben o köprünün altından geçemeyip bir birikintide kalan taraf olacağım. Ben kendimi tanıyorum adam, eğer sana kalbimi verirsem miladım olacaksın, senden sonra diye bir şey olmayacak. Kalbimin ilk kez göğsümdeki yerini yardırgadığını  gördüm ben az özce. Orda durmak değil sende „sen" olmak istediğini gördüm. Korktum be adam anlasana, korkuyorum. Seni sevmekden, sana bağlanmaktan korkuyorum. Gideceğini bile bile sana tutulmakdan, geride kalmakdan korkuyorum....

Gözlerim gözlerine kenetlenmiş, kalbimden geçenleri, mühürlenmiş dudaklarımın sessizliğinin aksine çığlık çığlığa bağırıyordu. Anlayabilirmiydi acaba gözlerimdeki duygu yoğunluğunu ?

„Hayatında başka biri olduğu için mi? Ayaz mı? O yüzden mi onunla böyle heran birlikdesiniz ? Sana bu kadar güvenliğine göre..." Gözleriyle sanki çıplakmışım gibi hissetmeme sebep olan bakışlarla beni süzdü önce ve sonrasında alaycı bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.

„Belkide güvenini kazanman çokda zor olmamıştır." Bu duyduğum kelimeler kalabalığını beynim anlamdırmakda zorlandı. Ne demekdi bu ? Bu adam bana....? Suratında patlayan tokatım onun kadar benide şaşırtmıştı. Bu denli sinilenebileceğimi ve tepkimi bu şekilde ortaya çıkarabileceğimi asla tahmin etmezdim. Demekki imkansiz diye birşey yokmuş. Yeterki bu karşımdaki adam gibi sinir bozucu kişiler o imkansız denilen şeylerin sınırında dolaşsın. Az önce ne haldeydik şimdi ne hale gelmiştik...

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin