Eve geldiğimizde onunla geçirdiğim zaman bana yetmemişti. Daha fazlasını istedim. Benimle kalmasını gitmemesini istedim. Sanki giderse içinde olduğumuz bu büyü bozulacakmış gibi geliyordu. Duran arabanın içinde ne ben inmek için bir hamle yapıyordum ne de o bir hareket içindeydi. Gözlerim, karşımda uzayıp giden ve sonunda sağa kıvrılan sokağın her bir milimetresini inceliyordu. Sanki zaman kazanmak ister gibi, sanki ona dönmezsem ve konuşmazsam daha fazla yanımda kalabilirmiş gibi hissediyordum. Bunun bir sonu yoktu değil mi? Gidecek olmasının korkusuyla örselenmiş bedenime, ciğerlerimin yerini belli eden bir nefes çektim. Ellerime dokunan sıcacık eller içime yeniden güven verirken, gözlerimi ürkekce ona çevirdim. Benim gözlerime kitlenmiş olan o kehribar rengi gözlerde hisler cümbüşü yaşanıyordu. Her bir duyguyu görebiliyor ve bütün benliğimde hissedebiliyordum. Mehmet ve Efteya'mıydı beni bu kadar duygusallaştıran bilemiyorum. O kayadan inerken hissettigim hep beraber olacağımıza dair olan o güven yerini korkuya bırakmıştı. Ya giderse? Ya bitersek? Ya hiç ummadığımız bir şey çıkarsa ve üstesinden gelemezsek? Sonumuzun o iki kavuşamayan aşık gibi olmasından korktum. İçim titredi...nefesim kesildi... Boşlukda süreklendiğimi hissettiğim benliğimin tutunmaya ihtiyacı vardı. Aklıma gelen şeyle tek bir saniye düşünmeden ellerinden ellerimi kurtarıp boynuna doladım. Sessizce ama içimden çığlık çığlığa bağırdım ona „ beni bırakma sakın" diye. „Hep beni sev, ne olursa olsun benden gitme" diye. Benim kaybolmuş bir çocukluğum vardı. Benim kaybolmuş bir hayatım vardı. Bunca zaman tutunduğum iki dostum oldu ama sen..... ah güzel bakışlı adam sen benim vuslatımsın. Uzayan yolumun varış noktasısın. Yürüdüğüm yolun çicekli huzurusun. Hayata tutunmaya çalışan ellerimin dayanağısın. Hayatsın sen adam...benim hayatımsın. Sakın gitme benden. Yoksa düşerim, tutunamam, kaybolurum....
Benim sarılmamla belime doladığı ellerini yavaşça çekti ve başımı ellerinin arasına aldı. Alnıma değen dudakları sadece nefes alıyor ve sıcak nefesini üflüyordu. Biran sonra sahiplenen bir buse bıraktı alnıma. Yavaşça kendi alnını benimkiyle birleştirdi.
„Öyle bir anda girdinki hayatıma, şimdiye kadar yaşadıklarımı sildin. Sanki senden önce sadece yaşamışım ama boşuna geçmiş yıllarım. Şimdi nefes aldığımı hissediyorum. Sen benim hayatıma damla damla doğdun Yağmur'um. Tek pişmanlığım seni daha önce tanımamış olmam. Ama bundan sonra senden ayrı bir yaşam yok benim için. Sen benimsin....sadece benim." Deyip burnumun ucuna küçücük bir öpücük bıraktı. Sonra yanağıma...sonra diğer yanağıma...sonra alnıma...ve ben dudaklarımla buluşacak o dudakları bekledim...
„Eski zamanlarda erkekler savaşa giderken eşlerinin alnından öperlermiş. Bu „sen benim namusumsun" anlamına gelir. Sen benim için sadece dudakları öpülecek biri değilsin Yağmur, sen benim için alnı öpülecek kadınsın, benimsin sen..." Deyip alnıma bir öpücük daha bıraktı. Kendimi ona ait hissettiren bir öpücük... Ondan başkasının bana haram olduğunu gösteren bir öpücük... Ben onundum, ona aittim ve bunu en ufak bir soru işaretim olmadan kabullenmiştim. Nerede benim isyan eden hırçın yanım? Ben ne zaman bu kadar uysal bir kız oldum?
„Seni seviyorum nefesim." Bu benliğimden onun için, ona kopan bir cümleydi. Ne çok kendimi duygularımın ellerine bırakmıştım ben böyle? Ancak ne olursa olsun bu olanlar çok doğru geliyordu. Yadırgadığım hiç bir şey yoktu ki.
„Yağmur sen bana kalbimin soğuduğu bir zamanda geldin. Öyle ılık yağdın ki içime, soğuk tek bir zerrem kalmadı. Sen benim..." tak tak diye vurulan arabanın camıyla ikimizde irkildik. Sesin geldiği yöne baktığımda otuz iki diş sırıtan bir Ayaz görmemle dumura uğramış gibi kalakaldım. Kendini ilk toparlayan Emre olmuştu ve camı açtı.
„İyi akşamlar Ayaz."
„İyi akşamlar Emre. Ne yapıyorsunuz burda eve girsenize." Sağol yani Ayaz biz akıl edememiştik bunu zaten! Şey evet gerçektende akıl edememiştik galiba ama dün geceden beri birlikdeydik gelmez diye düşünmüştüm ben. Gelmezdi sanırım. Acaba teklif etsemiydim? Benim aklım nereye gitti yine ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...