Gecemizin sonuna huzurla ulaşmıştık. Korkularımın her bir cümlemizde dağıldığına ve yerini alışkın oldugum bir huzura bıraktığına şahit oluyordum. Belkide korkularımın artık beni yönlendirmesine izin vermeyip, denemeye karar verdiğim için bazı taşlar yerine oturmuştu. İzlediğimiz maçın bizim sevineceğimiz bir sonuçla bitmesi keyfimize keyif katmıştı. Toprak ve ben ayağa kalkıp bağıra bağıra Fenerbahçe marşları söylerken karşımızdaki iki adam bizi süzüyorlardı. Ayaz alışkın olduğu bir sahne izlerken Emre şaşkındı . Ancak rahat tavırlar sergiliyor olması hoşuma gidiyordu. Sanırım aklındaki bütün soru işaretlerinin cevabını bulmuştu bu akşam.
„Benim uykum geldi kalkalım mı artık Toprak?"
„Burda kalın niye gidiyorsunuz ki?" diyen Ayaz'a söylediklerinin saçmalığını yansıttığına inandığım bir bakış attım.
„Saçmalama Ayaz, sabahın köründe eve gidip üstümü değiştirmekle uğraşmak istemiyorum. Hadi Toprak." Desemde Toprak'ın pekde eve gitmeye niyeti yok gibiydi.
„Anlaşıldı eve yalnız döneceğim gibi görünüyor." Dedim muzip bir gülümsemeyle, yüzü domatesin kırmızısıyla yarışacak kıvama gelen Toprak'a göz kırpdım.
„Şey aslında ben...." Cümlesini bitirmesine izin vermeden araya girdim. Çünkü biliyorumki benim utangaç kuzum çıkar yol bulayım derken dahada batıracaktı .
„ Sorun değil bebeğim ama ben kaçar yarın akşam görüşürüz o halde." Deyip yanağına sinir olduğu sulu öpücüğümü kondurdum.
„Bende kalkıyorum. Evine bırakayım senide." Diyen Emre'nin bu cümlesiyle heyecanlanmam normal miydi ? Derin bir nefes alarak kendime güvendiğimi yansıtmasını umduğum bir ses tonuyla cevapladım.
„Zahmet etme lütfen. Evim bu sitede, uzak değil yani."
„Olmaz öyle şey Yağmur. Madem Emre'de kalkıyor beraber gidin aklım sende kalmasın." Diyen Ayaz, Emre'nin emeğine yağ sürmüş oldu. Göz ucuyla baktığımda ise halinden memnun bir gülümseme yerleşmişti yüzüne. Çifte kumrulara iyi aksamlar dedikden sonra dışarıya çıktık. İlkbahara girdigimiz şu günlerde artık geceleri soğuk olmuyor, aksine insanın içini ısıtan ılık bir rüzgar esiyordu. Emre her centilmenin yapacağı gibi kapımı açıp arabaya binmemde yardımcı oldu. Kendiside yerleştikden sonra aslında iki dakika bile sürmeyecek olan araba yolculugumuz başlamış oldu.
„Aranız çok iyi üçünüzünde, kıskanmamak elde değil." Bu sözüne kahkaha atmak gelmişti içimden. Çünkü Ayaz ile sevgili olduğumuzu sandığında da verdiği tepki kıskanç bir aşığın vereceği tepkiyle aynıydı. Arkadaş olduğumuzu hatta aile gibi olduğumuzu gözleriyle gördükden sonra bile kıskandığını dile getirmesi komik gelmişti.
„Neden gülüyorsun?" Cidden tahmin edemiyormusun adam neden güldüğümü?
„Üçümüzün arasındaki ilişkinin boyutunu gözlerinle gördün. Yani sabahki dialoglarımızdan sonra konunun yine aynı yere dönmesi komik geldi." Bu sefer kendide gülümsemişti. Allah'ım bu adam ne kadar güzel gülüyor böyle. İçimi ısıtıyor. Gülerken hafif kısılan gözleri ve bundan dolayı gözlerinin yanında oluşan o çizgilerden gözlerimi alamadım. Bakmaya doyamacağım bir yüze ve çekiciliğe sahipdi bu adam. Yakışıklı yüzü ve etrafına yazdığı çekim kuvvetinin etkisinde kalmamak çok zordu. Üstelik hala buram buram tehlike kokuyordu. Ancak bu tehlike bana garip bir huzur hissinide yaşatıyordu, yada ben deliriyordum. Çekici ve huzur veren tehlikeli bir birleşime sahipti. Dikkatli olmak ve attığım her adımı düşünerek atmak zorundaydım yoksa parçalanmam işten bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...