BÖLÜM 40

17.2K 862 49
                                    

Bu hayatta en büyük zafer hiçbir zaman düşmemek değil... Her düştüğünde ayağa kalkmakda yatar..

《 Nelson Mandela 》

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Aradan bir hafta geçmişti. Ben düşüncelerimi toplamak istediğim için Emre'nin evlenme teklifine cevap vermemiştim. Fethiye'de başlayan olaylar silsilesi ardı ardına gelmişti ve benim biraz dinginliğe ihtiyacım vardı. Ona 'hayır' demedim ama 'evet' de demedim. Bu bir hafta içinde evde tek başıma kalmaya cesaret edemediğim için Ayaz ve Toprak ile birlikte kalıyordum. Aniden gelen en ufak bir ses duysam irkilmeme engel olamıyordum. Buraya geldiğimden beri Emre her gün beni görmek için uğruyordu. Onunla kalmamı teklif etsede, şuan ki durumda burada kalmak daha doğru gelmişti.

Ertelesemde Emre'ye bir cevap vermek zorundaydım. Ya aklımı dinleyip ondan uzak duracağım ya da kalbimi dinleyip yaşayabildiğim kadar onun aşkını yaşayacağım. Kafam çok karışık. Ne düşünmem gerektiğine bile karar veremiyorken, böyle bir konuda nasıl karar verebilirdim? Gece yatağıma yatarken bu düşünceyle yatıyor, gece rüyamda Nevzat denilen o adamın bana yine saldırdığını görerek korkuyla uyanıyordum. Ancak iki gecedir rüyalarım da boyut değiştirmişti. Önce o adamın bana saldırdığını görüyor ve deli gibi bağırıp çağırarak yardım istiyordum. Sonra birden bana saldıran kişinin dokunuşlarından zevk almaya başlıyordum. Bu esnada kapalı gözlerimi dehşetle açıyor ve bana dokunan kişinin Emre olduğunu görüyordum. İçimi kaplayan rahatlamayla bende ona aşkla karşılık veriyordum. İçimde yaşadığım karmaşanın bu şekilde rüyalarımda dışarıya çıktığı düşünüyorum.

Aradan sanki uzun zaman geçmiş gibiydi. Şu kısacık zamana bir sürü olay sığdırmayı başarmıştık. Bir kaç gece önce Toprak ile uzun zamandır! yapmadığımız kızlar gecesini yaptık. Onların düğünlerinden başlayarak, kaçırılmama kadar uzanan her şeyi, hissettiğim bütün duyguları açık yüreklilikle anlattım. Aklımdaki soru işeretlerimi, kafa karışıklıklarımı, Isabell'i, Emre'nin bana söylediği yalanları, içimdeki çelişkileri, kalbimin ve aklımın savaşında ortada kalmışlığımı herşeyi anlattım. Beni anlayabilecek biri varsa, bu kişi tartışmasız Toprak'tı. Bana söyledikleriyle kafam biraz daha aydınlanmıştı.

"Sana herşeyi unut önüne bak diyemem Yağmur. Geçmişini unutamazsın ama onunla yaşayıp yarınınıda mahvetme! Canını yakan şeyin seni daha çok güçlendirmesine izin ver. Emre'ye güveninin sarsılması çok normal ama kendini onun yerine koy birde. Yaptığı şeyin doğru olduğunu söylemiyorum ama kendince haklı sebepleri vardı. Emre'yi kaybedeceğini bilsen ve ona farkettirmeden kurtulabileceğini düşünsen aynı şeyleri sende yapardın. Bende yapardım, tıpkı seven herkesin yapacağı gibi. İnsanın sevdiğini kaybetmemek adına yapamayacağı şey yoktur. Ayrıca o sana tam olarak yalan söylemiş sayılmaz ki, bazı şeyleri saklamış. Bunlar birbirinden farklı şeyler. Ayaz ve bana bak. Ayaz'ın önceki yaşamını ikimizde çok iyi biliyoruz. Bilmeseydik bile sence o bana herşeyi anlatırmıydı? Anlatmazdı elbette. Çünkü yaşadığı herşey benden önceydi, ne yaşamışsa beni ilgilendirmeyecek şeylerdi. Hayatına ben girdikten sonra yaşadıkları beni ilgilendirir, öncesi değil. Kalbini dinle Yağmur! O sana doğru alanı söyleyecektir."

Demişti. İçime sinmiyor ama kalbim verdiği karardan çok emin. Yeniden aynı şeyleri yaşamaktan korksamda daha İğneada'dayken kalbim Emre'yi seçmemişmiydi? Aklımın daha fazla bulanmasına fırsat vermeden telefonu elime aldım ve hemen isminin bile içimi titrettiği adamın ismine dokundum.

"Menekşem, iyi misin?

"İyiyim. Şey müsait miydin?"

"Senin için her zaman müsaitim güzelim."

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin