Her insanın hayatlarının bir bölümlerinde dönüm noktalari olmustur. Yaşamlarındaki farkındalığa vardıkları...bir uyanış gibi sanki.. kendine geliş gibi... Ben bu dönüm noktasını iki sefer yaşadım... Birincisinde kanatlanıp uçtum, etrafımdaki herşey silinip gitti, bir ben vardım bir o... İkincisinde ise aslında uçmanın sorun olmadığını, asıl sorunun konmayı bilmiyorsan ortaya çıktığını öğrendim. Yani kanatlarım kırıldı ve yere çakıldım. Canım yandı... ruhumun bedenimden çekildiğini hissettim... ben o enkazda kalbimi kaybettim....
Şimdi ise geçmişimin muhasebesini yapmakla meşgulüm. Hayatım kayıp giderken ellerimden yapabileceğim hiçbirşey yoktu.... yada vardı belki ama ben kör olduğum için göremedim. Hep dolmasını beklediğim bir boşluk var içimde. Hala canımı yakan büyük umutlarla dolmasını beklediğim o boşluk...hala boş...Aklımda koca bir hiçlik dünyası ve ben o dünyada günbe gün kaybolduğumu hissediyorum. Daha kısa süre önce kurdugum o hayaller...şimdi neredeler? Peki ya ben? Ben kurduğum o hayallerin neresindeyim? Şuan derin bir "ah" çeksem yada koluma canımı gerçekten yakacak bir çimdik atsam uyanır mıyım bu rüyadan? Uyanıp yeniden toz pembe hayaller kurdugum o günlere döner miyim? Ne de güzel demiş şair "hayaller ve gercekler şimdi ayrı yollarda" Oysa ben bir zamanlar bu dizelere ne çok karşı gelirdim."Hayallerini gerçekleştirmesi insanın kendi ellerinde. İnsanın kendinden başka kimse hayatını etkileyemez" derdim, yanılmışım...Kendimden biliyorum ki, bir başkası hayatımızı çokda güzel etkileyip sonra hiçbirşey olmamışcasına gidebilirmiş...
Ben vazgeçtim...vazgeçmiştim...bu duyguyu yaşadım ben...yada bu duygusuzluğu...Bu cümleyi oysa ne çok duymuştum okudugum kitaplarda, izlediğim filmlerde. Bunu söyleyenlerin, birilerinin dikkatini çekmek için söylediklerini düşünürdüm hep...yine yanılmışım... Hayatımda ne çok yanılgılar yaşamışım ben. Hepside günyüzüne çıkmak için bu günlerimi bekliyormuş. Vazgeçmek....Bu öyle birşeydi ki, his yok, duygu yok, düşünce yok, hayat planlamasi yok, geçmiş-gelecek kaygın yok, kısacası hiçbir şey yok !!! Sadece koca bir boşluk var. Sanki herşey aslında bir çizgi üzerinde gidiyormuş da sen yeni farkına varıyormuşsun gibi. Bir birinin aynısı geçen günler, insanlar... Ben herşeyde , her olayda işin pozitif yanını gören biriydim, gülerdim, canımı sıkanı umursamazdım, kısacası hayattan keyif alan biriydim. Bunun benim başıma geleceği ihtimaller arasında bile değildi. Belki Pollyanna'cılık oynuyordum, belki böyle bir derse ihtiyacım vardı, belki hakettim, belki aldığım bir "ah"ın acısı çıktı bilmiyorum.. bilemiyorum.. düşünemiyorum..Tek bildiğim ben bunları yaşadım. Düşüncelerim kaybolmuş benliğim gitmiş gibiydi.
Ben ilk kez kendi kurdugum hayal dünyamdan uyanıp dizlerimin üstüne düştüm. Canım yansada kalkmak için çabaladım..yine düştüm ama pes etmedim, edemezdim....ilk kez kendi kendime yetemedim. Hayatımın iplerini ellerimden bırakmazdım, bir kere bırakırsam kaybederdim. Kaybetmeyi hazmedecek kadar güçlü değilim ben....Neden mi bu kadar karamsarım ? Bunun sebebi çokda uzun olmayan bir gecmişde saklı....Anlatmamı istermisiniz ?
Sevgili arkadaslar bu benim ilk hikayem, umarim begenirsiniz.Bir hatam varsa affola...Yurt disinda yasayan biriyim ve kullandigim klavyede türk harflerini bazilari bulunmuyor, bu nedenle bazi kelimelerim farkli yazilabiliyor ve bunu mazur görmenizi rica ederim...umarim yazdiklarimdan keyif alirsiniz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...