"Ateş mi daha çok yakardı bedeni yoksa aşk mı?"
......Güne dudaklarıma konan öpücükle gözlerimi açtım. Onun tarafından öpülerek uyanmak kadar güzeli yoktu. Sabah mahmurluğuyla önce esnedim.
"Günaydın." Derken sesim henüz ayılamadığım için boğuk çıkmıştı.
"Günaydın menekşem." Derken gözlerinde gördüğüm o gülümseme herşeye değerdi. Bu şekilde durmaya dayanamadım ve kalkmak için hareketlendiğimde nasıl olduğunu anlamadan kendimi yatak ve onun arasında sıkışmış buldum.
"Ne..ne yapıyorsun?" derken sesim şaşkın çıkmıştı.
"Asıl sen ne yapıyorsun? Nereye gidiyordun?"
"Banyoya gidiyordum sonrada kahvaltı hazırlamayı planlıyorum."
"Banyo için henüz erken. Kahvaltıyıda boşver." Dediğinde inanamaz gözlerle ona baktım. Kahvaltı yapmayı sevmediğini düşündüm ama sonra Şile' ye kaldığımızda kahvaltı yapmayı sevdiğini hatırladım. Hem yeni uyanmış olsamda karnımın acıktığını hissediyordum.
"Ama ben acıktım. Sen acıkmadın mı?" dediğimde gözlerinde gördüğüm parlama görsel bir şölen gibiydi.
"Hiç doymadım ki." Dedikten hemen sonra dudaklarımı esir alan dudaklarıyla onun asıl açlığının sebebini anlamıştım. Kısa süren şaşkınlığımın ardından ona karşılık vermeye başladığımda, öpücüğü derinleşmiş, bedenimde dolanan arsız elleri hoyratlaşmıştı. Dün akşamın aksine nazik değildi dokunuşları. Fazla sahiplanici ve fazla sertti. Sanki benim sadece ona ait olduğumun izlerini bedenime kazımak istercesineydi. Bu sertliği ilk an canımı yaksada hemen ardından bu hoyratlığınıda sevdiğimi farkettim. Onun hareketlerini taklit ederek dudakları ısırdım. Bende onda kendi izlerimi bırakmak istiyordum. Ben onunsam, o da herşeyiyle bana aitti. Dudaklarımdan kopan dudakları, morardığına emin olduğum şah damarımın üstündeki yere geldiğinde, gece yaptığı gibi yine ısırdı. Ağzımdan kaçan çığlığa engel olamazken, Emre bunu pekde umursuyormuş gibi değildi. Isırdığı yerde dilinin dokunuşlarını hissettim saniyeler sonra ve diliyle ıslak bir yol izlerken bu seferki adresi göğüslerim olmuştu.
Kıyaslamadan edemiyordum. Gece canımın yanmaması için kendini tutmaya çalışan adam biranda gitmiş ve yerini hayvani iç güdülerin yönettiği, her hareketinde acıyla yoğrulmuş hazzı hissettiren adam gelmişti. Bu durumdan şikayetçi değildim. Birbirimizi olmadığımız kişiler gibi tanıtmakdansa, ilk baştan olduğumuz gibi davranmanın daha önemli olduğunu düşünüyordum. Şuanki hareketlerinden anladığım kadarıyla Emre sevişirken sert olmayı seven bir adamdı. Buna alışabilirdim... Onunla bir hayat istiyorsam ki deli gibi istiyordum, alışmak zorundaydım. Ön sevişme yapmadan kasıklarını benimkilere bastırmıştı. Dün gece o ilk anda hissettiğim acıyı yeniden hissetmeyi beklemiştim ama öyle birşey olmadı. Sanırım o acının tek sefer olduğunu söyleyenler haklıydı. Hızla yaptığı gelgitlerinin arasında hırıltılı aldığı nefesleride eklenince ben kendi iniltilerimi tutamaz hale gelmiştim. Tam yükseldiğimi hissetmeye başladığımda hareketlerine son verip aniden içimden çıkmasıyla bende yeryüzüne iniş yapıyordum. Bunu bir kaç kere tekrarlamıştı ve her seferinde beni büyük bir yarım kalmışlık hissiyle bırakmıştı. Hem bu his hemde yorgunluk eklenince daha fazla dayanamayacağımı ve bilincimi kaybedeceğimi hissediyordum.
"Emre..lütfen..dayanamıyorum..."
Bu kurmaya çalıştığım yarım yamalak cümlemin ardından daha çok sertleşen darbeleriyle hızıda artmıştı. Ben artık inleme değil çığlık atar durumdaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞIM
RomanceŞimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benimle... Sen peki? Sende bensiz misin ? Yoksa aklından bile geçmeyen bir geçmişin miyim senin için ? Se...