38.Bölüm 《Part 1》

16.9K 831 12
                                    

"Gitmek sadece bir eylemdir.

Unutmak ise kocaman bir devrim..."

《Nazım Hikmet Ran》
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Kaybolduğum karanlığıma doğan güneş gibi gelmişti... yanımdaydı. Bu birşeylere işaret olmalı diye düşünmekden kendimi alamıyordum. Ben bu kadar kırılmışken, artık 'bitti' derken, o benim yanımdaydı. Kaderini zorlamamalı insan! Kalbim hissettiği kırgınlığın yanında, yeniden kelebek gibi kanatlarını açmıştı. Neden olmasın? Neden tekrar denemeyelim? Biz, kendimizi birbirimizin sıcaklığında bulmuşken ve o şekilde tamamlamışken, neden yarım kalalım? Biranlık tereddütümün ardından kollarımı sevdiğim adamın bedenine doladım. Benden aldığı sessiz izinle bedenimdeki kolları daha sıkı sardı beni. Hep olduğu gibi, bana hep hissettirdiği gibi... ben EVİMDEYDİM!

Odama birlikde gelmiştik. Yağmurun ıslattığı bedenim, rüzgarın acımasızlığıyla üşümüştü.

"Duş almalısın. Hasta olacaksın." Kafamı 'evet' anlamında salladım sadece. Bedenim kütle gibiydi, zorlukla kendimi banyoya attım. Kapıyı kapatmak için döndüğümde Emre engeliyle karşılaştım. Onunlayken hiç tek başıma duş almamıştım. Ya birlikde duş alırdık ya da o beni yıkardı. Bir ritüel gibi... Ellerini sırtımda hissettim. Usulca, narince fermuarımı aşağı indirdiğinde, ıslak olan elbisem ayaklarıma düştü. Büyük elleri kollarımın iki yanından tutarken, içimdeki ağlama hissi yükselişe geçmişti. Saçlarıma bırakılan öpücükle kendimi biraz arkaya attım ve sırtım onun geniş göğsüyle temas etti. Kor gibi ateşleri bedenime yayan dudakları hala saçlarımla temas halindeydi. Gözlerimi kapatıp, aramızda oluşan büyülü atmosfere bıraktım kendimi.

Benim pusulam Emre'ydi! O yoksa yolumu kaybediyordum. Bu an şimdi dursun ve zaman bize kalsın istedim. Bozulmasın... Kalbim kırgındı, yorgundu, kendi düşüncelerimi bile duyamayacak bir haldeydim. Ne hissettiğimi bilmiyordum, sadece boştum.... bomboştum. Duşa girdiğimizi ancak sıcak su bedenime temas ettiğinde anlamıştım. Emre'nin kolları arasında yavaşça dönerek yüzyüze gelmemizi sağladım. Onun kolları belime dolanmışken, ben her zerresini ezberlemek adına bakışlarımı ve işaret parmağımı yüzünde dolaştırdım. Çok kalın olmayan ama biçimli kaşları yüzüne yakışıyordu. İlk gördüğüm an beni kendine çeken kehribar rengi gözleri, mutluyken daha açık bir ton oluyor ama tutku bedenlerimizi sardığında gece karanlığından daha kara ve bir yıldızdan daha parlak oluyordu. İçinde kaybolmayı isteyeceğim kadar alıcı, tutkulu ve eşsiz... Dudakları ise, dudaklarımın temasını asla ayırmak istemeyeceğim bir hayat pınarı gibi. Yüzüne yakışan kirli sakallarının, bedenimde bıraktığı iç gıdıklayıcı hissi seviyordum. Onu öptüğümde, dudaklarımın o kirli sakallarıyla tahriş olması, kendimi O'na ait hissettiriyordu. Kirli sakal O'na çok yakışıyordu. Diğer elimide kaldırıp yanağını ellerimin arasına aldım. Yaptığım tüm bu hareketleri hiç itiraz etmeden, sakince karşıladı...bekledi... Nihayet gözlerim, yeniden gözleriyle buluştu.

"Denedim! Yaparım sandım... Sensizde devam edebilirim... Düştüm yokluğunda, canım yandı, ruhum kanadı, düştüğüm yerden kalkamadım. Olmadı! Kalbimi acıtan sensin! Ama ilacımda sensin. Sensiz olmuyor. Yapamıyorum, yolumu bulamıyorum, kayboldum..." mırıltı gibi çıkmıştı sesim. Belki başka sesler olsaydı duymazdı bile ama duymuştu beni. Mırıltılı sesime tezat içimin feryat figan çığlıklarını duymuştu.

"Senin yolunda, son durağında benim. Sana benden, bana senden başka hayat yok! Olmayacak."

Ellerimi sırtına sardım ve başımı çıplak göğsüne dayadım. Şuan onun sıcaklığına ihtiyacım vardı. Bir eli belimi sıkıca tutarken diğer eliyle saçlarımı okşadı..... ve ben yeniden ona gönüllü teslim oldum.

GÖZYAŞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin