36. Bölüm: O Bana Baktığı An

14.8K 734 26
                                    



Her şey o bana baktığı an başladı.

Gözlerinden beni incitmemek adına hiçbir kaygı taşımadığını görebiliyordum. Tek istediği ele geçirmek ve tüketmekti.

İlk başta ondan kaçtım. Koşabildiğim kadar hızlı koştum hemde. Her köşebaşında onun hayaliyle savaştım. Rüyalarımda varlığıyla, düşlerimde dokunuşuyla.

Fakat ondan kaçmak demek, kendimden kaçmak demekti. İşte o zaman anladım kendimle yarışıyordum. Ben ne kadar hızlanırsam o da o kadar hızlanıyordu. Gölgem olmuştu aşkı, tenimin altına işlemişti.

Her şey o bana baktığı an başladı.

O ilk bakışta derime nüfus ettiğini hissedebiliyordum.

Gözlerimi kapadığım her an yüzü gözümün önünde beliriyordu ve beraber değilken dahi yavaş yavaş onu anımsıyordum. Karanlık sel gibi üzerime geliyordu ve kapadığım kapıların, ördüğüm tuğlaların altından sızarak beni ele geçiriyordu.

Sonunda, teni tenime gerçekten kavuştuğunda ise elimde savaşacak silah duvar örecek tuğla kalmamıştı.

Fethedilmiştim.

Sonrasında kendimle savaşmaktan vazgeçtim.

Bu savaşın bittiği anlamına gelmiyordu. Savaş yeni tanıştığım ve artık kendimi ait hissettiğim bu dünyada hiç bitmezdi. Sadece artık savaştığım şey sevdiğim adamın kendisi değil, onunla birlikte beni de içine çeken karanlıktı.

Şimdi kulaklarıma dolan melodiler beynimi uyuşturmuşken dahi anlıyordum. Siyah bir dumanla savaşamazdınız. O siyah dumanı ölümüne sevebilir ve sizi zehirleyeceğini bile bile içinize çekebilirdiniz ama siyah bir dumana silahlarınız işlemezdi ya da pençeleriniz. Yapabileceğiniz tek şey onu içinize çekmekti ya da nefesinizi tutarak oksijensizlikten ölmek.

Ben dudaklarımı sevdiğim adamın dudakları için aralamıştım. İçime çektiğim siyah duman is kokmuyordu. Sevdiğim adamın miski andıran erkeksi kokusuydu duyumsayabildiğim tek şey. Zehrini ise o geceye kadar hiç tatmamıştım.

Karanlık sevdiğim adamla birlikte tenimin altına işlediğinde ve küllerimden doğduğumda gerçek bir savaşla burun buruna gelmiştim.

Bu savaşta at sürmek ise sesin yokken çığlık atmaya benziyordu ya da karanlığı görmeye çalışmaya.

Yenilgi burnumun dibindeydi fakat uzun ince, kana bulanmış parmaklarım kılıcı bırakmıyordu.

Yanımda hissettiğim erkek bedeni varlığıyla beni huzursuz ederken umursamamaya çalıştım. Ta ki önüme konulan sigara paketini fark edene kadar.

" Kullanmıyorum. " dedim ağzımda hissettiğim safran tadıyla. Paket tutan sargılı elin kime ait olduğunu biliyordum.

" Sanırım benden özür dilemen gerek. " dedi sigarasını yaktıktan hemen sonra.

Cevap vermemem gerekiyordu. Cevap vermezsem sıkılıp gidecekti fakat Tanrı biliyordu ya o an bir yabancıya ihtiyacım vardı.

" Ne için? "

Oynadığı çakmağın masada çıkardığı rahatsız edici sesi duymamaya çalıştım ve bakışlarımı yukarı doğru kaldırdım.

" Beni dövdün. " dedi alt dudağını büzerek. Alaycı tavrı sinirlerimi bozmuştu. Alaycı olmasını istemiyordum.

" Buna izin veren sendin. " dedim duruşumu dikleştirerek. Adam susmuştu ve o an doğru noktaya değindiğimi anladım.

" İsteseydin beni dövebilirdin fakat savaşmamayı seçtin. Bunun için senden özür dilemeyeceğim. "

Kırağı ve AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin