1,5 milyonumuz olduğunu öğrendiğim beri tam bir gün geçmişti. O bir gün içerisinde ise Arkan iyice dinlenmiş ve kendine gelmişti. O dinlenirken ben Şarap'ı dışarı çıkarmış veterinere götürmüş ve saatlerce onunla vakit geçirmiştim.
Şimdi bodrum kata kurdukları bilgisayar laboratuvarında daha fazla para kazanmak için çırpınan üç adama kahve yapıyordum.
Sürekli artan telefonumun zil sesi beni içine daldığım derin okyanustan kurtardığında arayanın Ardıl olduğunu görmek kara bulutları tekrar çağırmıştı.
Büyük ihtimalle beni yine bir grubu dinlemeye davet edecekti fakat yaşadığımız o son izlenme olayından sonra onunla bir şeyler yapmak büyük risk olacaktı. Diğer yandan da sahip olduğu tek arkadaşının ben olduğumu bilmek beni sorumlu hissettiriyordu.
Derin bir nefes aldım ve daha fazla düşünmeden telefonu açtım.
" Selam. " Bir süre için cevap vermedi. Tam telefonu kapatacağım sıradaysa onun sesini duydum. Adımı söylemişti. Adımı öyle bir söylemişti ki sanki Arel dünyadaki herkesi kurtarabilecek bir duaydı.
" Nasılsın? " Bu soruyu söyleyecek bir şey bulamadığım için sormuştum. Nasıl olduğunu bir aptal dahi anlayabilirdi, hemde sadece sesini duyarak.
" Uyuyamıyorum Arel. Ne zaman gözlerimi kapasam dalgaları hissediyorum. "
O gün bana anlattığı kasvetli rüya canlandı gözlerimde. Onun yerinde olsaydım. Dalgalar yüzüme çarpıyor olsaydı ve hayatım suyun yükseleceği bir santime bağlı olsaydı kendimi çoktan suya bırakmıştım.
Ardıl öyle görünmüyor olsa bile çok güçlü bir insandı.
" Belki de yüzmeyi öğrenmelisin. " Beynimin hızlıca ürettiği bu çözüm yolu ne demekti bilmiyordum fakat ona iyi gelmiş olmalıydı ki bir daha denizden ya da dalgalardan söz etmedi.
" Bu gece benimle dışarı çıkabilir misin? "
İşte beklediğim o soruyu sormuştu. Hayır demem gereken fakat dilimin hayır demeye gitmediği o soru.
" Ardıl, son seferde neler olduğunu hatırlıyorsun değil mi? Bence bu iyi bir fikir değil. "
Teklifini kabul edeceğimi biliyordum sadece bazı şeylerin farkına varmasını istiyordum. Onun için, arkadaşım için neleri göze aldığımın farkına varmasını.
" Sana söz veriyorum oraya gitmeyeceğiz ve istediğin zaman seni eve bırakacağım. Sadece daha fazla yalnızlığı kaldıramıyorum Arel. Daha fazla yalnız olmak istemiyorum. "
Gözlerimi yumdum birkaç saniye. İçimden bir ses bunun, Ardıl'ın teklifini kabul etmenin, çok kötü bir seçim olduğunu söylüyordu fakat onu daha fazla yalnız bırakamazdım. Onu ölüme götürmeyeceğine güvendiği tek kişi bendim.
" Akşam sahilde buluşalım. " dedim. Kabul eden ve bana saati söyleyen Ardıl'ın sesi o kadar rahatlamış geldi ki pişmanlık duygusunu yakınıma bile yaklaştırmadım. Sonucu ne olursa olsun iyi bir şey yapıyordum ve bunu bilmek güzeldi.
Kahveleri fazla acele etmeden kupalara doldurdum ve bodruma indim. Demir kağıda bir şeyler yazıyor ve umut'un elleri klavyenin üzerinde dolanıyordu. Arkan ise bodrumun en uç kısmında telefonla konuşuyordu.
Dikkatli bir şekilde Umut'un bardağını klavyeye koyarak boş bardağı aldım. Aynı şeyleri Demir'in bardaklarına da yaptıktan sonra tepsiyi bir masaya koydum ve Arkan'a yaklaştım.
" Yarın akşam orada olacağım. " dedi ve telefonu kapattı. Gülümseyen yüzü ile elimdeki ona ait kahve bardağını anlattığında her bir hücrem ile ona kiminle konuştuğunu sormak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...