Arkan
Benim mahallemdeydi. Benim sokağımdaydı. Benim evimdeydi. Benim odamdaydı. Benim dağılmış yatağımın hemen yanındaydı ve benim kollarımın arasında titriyordu.
Onu korkutuyordum. Benden korkuyordu. Her ne kadar bundan hoşnut olmasamda bencillik kanımda vardı. Onu istiyordum. Onu gerçekten istiyordum fakat ne yazık ki savaşacak zamanım yoktu.
" Lütfen. " diye inledi tekrar yalvarırcasına. Onu kollarımın arasına çekip sıkıca sarılmamak ve benden korkmaması gerektiğini söylememek için içimde verdiğim savaş uğruna destan yazılabilecek türde bir savaştı.
Sakin olmaya çalışarak sağ omzunun üzerinden akan saçlarını sırtına ittim. Bu yavaş ve tutkulu hareketimin onu ürpertmesi bir kez daha nerede ve hangi konumda olduğumuzu hatırlamama neden olmuştu.
Kahretsin! Kollarımın arasındaki Arel'di. Aralık ve kurumuş dudaklarıyla önümde titriyordu ve kendimi onun kurumuş dudaklarını ıslatmamak için zor tutuyordum.
Peki neden tutuyordum? Odamdaydı ve yatak hemen iki adım arkamızda bizi bekliyordu. Nazik bir aşık gibi davranmaya bir an önce son vermeliydim. Ben Arkan Baraydım. İstediğimi her zaman alırdım.
Birden beynime dolan görüntüler ve onu bir şeylere zorlama kısmı nedense canımı sıkmıştı.
Huzursuzca pençemin altındaki narin bileğine baktım. İçimdeki onun yanında Arkan Baray'dan daha baskın çıkan aşık beklememi söylüyordu. Vaktim ne kadar az olursa olsun kendi bencil isteklerimin onu kırmaya değmeyecek olduğunu.
Sıkıntıyla iç geçirerek başparmağımı deli gibi atan nabzının üzerinde dolandırdım. Bir yandan bileğindeki pürüzsüz teni okşarken diğer yandan yüzümdeki hüzünlü gülümsemeyi engelleyememiştim.
Bu kızı mı zorlamaktı tek çözüm? O kadar narindi ki başparmağımla bile onu ürkütebiliyordum. Bir de kendimce ufak bir hata yapıp onu öpseydim onu altından kalkamayacağı bir enkazda boğulmak üzere bırakmış olacaktım.
" Lütfen. " dedi tekrar yalvarırcasına. Gözlerine baktığımda orada bilinmezliği gördüm. Yalvarıyordu ama ne için olduğunu o da benim gibi bilmiyordu. Korkuyordu evet bunu görmemek için kör olmak lazımdı ama korkusunun altında gizlediği bir alev vardı. Ne olduğunu henüz çözememiştim ama çözdüğümde her şey rayına oturacaktı.
Bir kez daha Arkan Baray'ı görmezden gelip aptal aşık gibi davranarak kollarımı üzerinden çektim.
" Öpmeyecek misin? "
Şaşkınlıkla arkamı döndüğümde Arel kıpkırmızı yanaklarıyla yüzüme bakıyordu. Elimde olmadan uzun süredir atmadığım kadar kocaman bir kahkaha attım ve kollarımı tekrar eski yerine koydum. Bedenimi ona bu sefer daha da yaklaştırırken artık korkmadığını fark ettim çünkü bu sefer içinde korkudan daha baskın gelen bir duygu vardı. Utanç.
Bu kızın yanında içimdeki Arkan'a tutunamamak her ne kadar canımı sıksada bunu bir kenara koyup yüzümdeki az önceki kahkahamın iziyle ona daha da yaklaştım.
" Yoksa Arel, öpmemi mi isterdin? " Yüzüme sanki ona tokat atmışım gibi baktı ve ellerini karnıma koyup beni itmeye çalıştı. Güçsüz elleri bedenimi bir santim bile yerinden oynatamazken ellerini koyduğu yer ve şu anki düşünce merkezime olan yakınlığı içimdeki arzunun dalga dalga büyümesine ve Arel'in yanında şizorfren gibi sürekli savaştığım Arkan Baray'ın baskın gelmesine neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...