Hareketsizlikten uyuşmuş bedenim Arkan'ın kollarından ayrılır ve yumuşak yatağa yatırılırken gördüğüm bu aşırı ilgi beni şımartmaktan ziyade canımı sıkıyordu. Ben sadece unutmak istiyordum. Binbir zorlukla atlattığım şu bir hafta bana gösterilen her şevkat kırıntısında en ufak ayrıntılarına kadar gözümün önünden geçmesin istiyordum. Ve benim bütün bu isteklerime dünya yine burun kıvırıyor ve kendi içinden geldiği gibi davranıp canıma okuyordu.
Adam felç olmuştu. Ayrıntılı rapora göre arabanın camına sıkışan bedeninde şiddetli sarsıntının ardından omur iliğinde felce neden olacak kadar büyük zedelenmeler oluşmuştu. Bir insanın hayatını mahfetmiştim ve şöyle bir dönüp geçmişe baktığımda, kendimi tekrar ve tekrar o anın içinde hayal ettiğimde hiçbir değişiklik olmuyor, her seferinde tekrar abanıyordum gaz pedalına.
Zaten buydu canımı sıkan. Pişman değildim. Biliyordum olmam gerekiyordu. Dibine kadar pişman olmam gerekiyordu ama değildim. Vicdanım hala ilk günkü gibi kullanılmamıştı ve bu aslında içimde hiçbir zaman keşfetmediğim ya da keşfetmeye korktuğum cesur bir tarafın olduğunu hatırlatıyordu bana.
Cesurdum evet ve cesaretimin tavan yaptığı anlar pek de tercih ettiğim anlar değildi.
" Nasıl hissediyorsun? " Karşıdaki boş duvara dalmış bakışlarım odağını bulur ve başım yukarıya, Arkan'ın gözlerinin içine bakabileceğim bir hizaya doğru kalkarken gözlerimle onu onaylamıştım. Ama biliyordum, sadece gözler yetmezdi. Duymaya ihtiyacı vardı. " Artık bu kadar endişelenmeyin ben iyiyim. Basit bir operasyondu sadece. "
Arkan'ın gözleri vicdan azabı, suçluluk ve pişmanlık duygularının her zerresine ev sahipliği yaparken ceketini ve gömleğini çıkarmış ve yorganın altına girmeden yanıma uzanmıştı. Kendini kötü hissediyordu, biliyordum. Yüzüme ve yaralarıma baktığı her an nasıl hissettiğini tahmin edebiliyordum. Sadece bize ait olan yerlerde bunun tanımlamasını yapmak o kadar da zor değildi ama elimden bir şeyin gelmemesi inanın daha kahrediciydi.
Ona bin defa o gece yaşanan her şeyin benim seçimim olduğunu ve hiçbir şeyin suçluluğu altında ezilmemesini söylemiştim ama o bunu her söylediğimde gözlerini sonuna kadar kapatıyor ve söylediğim hiçbir kelimenin sınırlarından geçmesine izin vermiyordu.
Arkan'ın bir eli kucağımdaki bileğime dolanır ve hiçbir çaba sarfetmeden tam nabzımın üzerini okşarken onunla konuşmak zorunda olduğumun bilincindeydim. Sevdiğim adamın gereksiz bir suçluluk duygusuyla kendini yiyip bitirmesine izlemeyecektim. " Arkan bak. " Sözüm sevdiğim adamın az önce bileğimi okşayan elinin dudağımın üzerinde gezinmesiyle kesilirken. Onunla konuşamamak canımı sıkıyordu. Kelimelerim ona ulaşamıyordu ve bu oldukça zor bir durumken ona karşı koyamamak ve ciddiyetimi korumam gereken şu anlarda içimde tutuşmakta olan ateşe sahip çıkamamak öfkenin tohumlarının serpildiği bedenimin kocaman bir ormana dönmesine neden oluyordu.
" Konuşmama izin vermelisin. " diye sızlanırken çenemde gezinen parmakları tekrar dudaklarımın üzerine çıkar ve kelimelerimin ona ulaşmasına bir kez daha izin vermezken binbir duygunun karışımı gibi çıkan boğuk sesi dolmuştu kulaklarıma. " Sus, bizim kelimelere ihtiyacımız yok. Sadece hisset. " Sevdiğim adama bana şu an camdan atlamamı söylese bile ondan bir saniye olsun şüphe duymadan pervaza çıkacak kadar güvenirken gözlerimi kendi karanlığıma kapatmak benim için o kadar zor olmamıştı.
Elleri, ilk çenemin üstündeki hafif çiziğin üzerine dolaştı. Yüzüm, bunun gibi çok fazla çizik ve çürüğe ev sahipliği yaparken bunları atlayıp elmacık kemiğimin üzerindeki iki dikişlik kesiğe gelmesi yavaşça yükselen bir hız treninin birden onlarca metre aşağıya, serbest düşüşe geçmesi gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...