İdrak etmekte zorlandığım çok sayıda tıbbi terim kullanan ve bana biri yapılacaklar diğeri de yapılmayacaklar olacak şekilde iki adet liste veren sarışın ve bütün bu profösyönel tavrına rağmen yeni mezun olduğunu belli edecek kadar genç doktor kapıdan çıktığında, Selin ile baş başa kalmıştık.
" Arkan'ı senden uzaklaştırmak çok zor oluyor, bu yüzden kız kıza konuşmak için çok az vaktimiz var. " derken söylediği her kelimenin doğru olduğunun bilincindeydim. Arkan bir saniye bile yanımdan ayrılmamıştı, ne yemek yemeğe gitmişti ne de uyumaya ve onun bu yorgun tavrı beni korkutuyordu.
" Konuşacak ne var ki?" demiştim kolumdaki serum nedeniyle kısıtlı hareket alanımda arkadaşıma doğru dönerken. " Bu hep böyle mi olacak? " Gözlerime dikilen gözleri soru işaretlerimle buluşunca bu sefer daha açık bir şekilde konuşmaya devam etti. " Yani, yanından ayrılmıyor. Tek derdi seni korumak ve kahrolsun ki seni koruması için çok sağlam bir nedeni var ama bu çok korkutucu Arel. Sanki bütün dünya birleşip seni öldürmeye çalışıyormuş gibi hissettiriyor bana. " derken Selin'in bu gün mantıklı konuşma günü olduğunu fark etmiştim.
Haklıydı. Arkan'ın bu tavırları her ne kadar kendimi özel ve güvende hissetmeme neden olsa da bir aşamadan sonra korkutucu olabiliyordu. Sanki nefes almak için dahi ona haber vermem, ondan izin almam gerekiyormuş gibi hissediyordum ve bu beni bir kafese kapatılmışım gibi hissettiriyordu. Evet, kafes altın ve göz kamaştıran işlemeleri olan bir kafes olabilirdi ama ben ille de vatanım demekte kararlıydım.
" Merak etme. Sadece şu an çok korkmuş durumda, bütün bu şok hali geçer geçmez daha esnek ve kabul edilebilir davranacaktır. " derken söylediğim hiçbir kelime bana inandırıcı gelmiyordu. Arkan Baray buydu. Çevresindeki herkesi kısıtlamaya ve kontrol etmeye alışmış bir kişilikti ve benim için kişiliğinden çok büyük tavizler verse de sevdiklerinin güvenliği ne taviz verilecek ne de esnetilebilecek bir noktaydı onun için. Eğer biz tehlikedeysek, duygularımızın ya da ne istediğimizin bir önemi yoktu. Onun için tek önemli olan şey güvenliğimizdi, sonucu ne olursa olsun.
En yakın arkadaşımda bunu fark etmiş olacak ki sağlıklı parıltılarla donanmış saçlarını dağıtacak bir şekilde, hızla kafasını sağa sola salladı. " Hiç sanmıyorum Arel. "
Onu rahatlatmak ve hala özgür bir birey olduğumu söylemeyi daha çok istediğim hiçbir an yoktu fakat ne kendime ne de ona yalan söyleyebilecek bir aşamada değildim. Hoşuma gitse de gitmese de bu iş çözülene kadar Arkan'ın gölgesini her saniye üzerimde hissedecektim ve bu durumun beni boğması onun hiç umrunda olmayacaktı.
" Nasılsınız Arel Hanım? " diyerek, yüzündeki sempatik gülümseme eşliğinde içeriye giren orta yaşlı hemşireye kafamdaki bütün düşünce yumaklarının verdiği yorgunlukla sadece ufak bir gülümsemeyle yanıt verebilmiştim. Neyse ki bunu pek umursamamış ve hemen ayakucumda duran beyaz ve yüksek hasta masasından dosyamı alarak birkaç şey yazmaya başlamıştı.
" Tam kan sayımı, CT taraması, ultrason, kolonoskopi, endoskopi ve anjiyografi tamam geriye sadece bu serumun bitimininden sonra takılacak olan kanın bitmesini beklemek kalıyor. Büyük ihtimalle yarın sabah doktorumuzun son bir kontrolünün ardından çıkabilirsiniz. " derken rahatladığımı hissetmiştim.
" Teşekkürler, inanın daha uzun bir süre söyleseydiniz onu burada hiçbir güç tutamazdı. " diyerek sempatiklik yapmaya çalışan arkadaşıma gülümsedikten ve bana geçmiş olsun diledikten sonra kapıyı aralayarak dışarı çıktı ve Arkan kapıyı kapatmasına izin vermeden içeri girmişti bile.
" Hiç bitmeyecek sandım. " diyen sevdiğim adamın üzerinde Demir'in getirdiği siyah pantolon ve mavi gömlek ikilisi duruyordu. Üzerindeki mavinin canlılığının aksine solmuş yüzü ve son günlerde verdiği kilolarla birlikte çöken elmacık kemikleri içimde ona doğru " Ne yaptığını sanıyorsun sen? Ben buna değmem. Defol git güzel bir yemek ye ve uyu aptal! " diye bağırma isteği uyandırsa da yaptığım tek şey onun bütün endişelerini yatıştırmak amacıyla gülümsemek olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...