- Selin Andaç
Gözlerim havada birbiriyle dans ederek kirli yeryüzüne inen su damlacıklarını seyrederken yanımda usulca nefes alıp veren bedenin varlığı geçen her saniye bana daha da imkansız geliyordu. Sanki yanımda olması mümkün değilmiş gibiydi. Onunla olmaya hakkım yokmuş gibiydi. Bu düşünceler beni yiyip bitirdiğinde ve ben nihayetinde şu an olduğumdan daha somut bir hiç olduğumda canımı yakacak daha fazla şey kalmayacak gibiydi.
Kurtuluş gibiydi benim için birnevi. Sabırla beni tükeceteceği ve artık uyuşmuş sinirlerimin ve yok olmuş kalbimin acıyı hissedemeyeceği o günü bekliyordum. Çünkü o gün özgür olacaktım. Aşk, acı, pişmanlık, nefret... Hepsi ciğerlerime çektiğim son bir nefeste canımı son kez ve bir öncekilerden daha çok yakacak ve karbondioksite karışıp sonsuza kadar bana veda edeceklerdi. Bense hayatımda ilk kez o an sevecektim vedaları.
" Sever misin? " düşüncelerin arasında kaybolmuş duyularım Demir'in sesi ve sorusunu algılarken çok kısa bir süre için arka planda kalan o muhteşem ve tanıdık tınıyla bağdaşmıştı kelimeler.
Bana Cem Adrian dinleyip dinlemedimi soruyordu. Deli miydi ki bu adam? Tabiki dinliyordum.
Cem Adrian, her mazoşist ruhun ihtiyaç duyduğu bir sanatçıydı. Kurtuluş için umut arayabileceğin tek sesti, direnmek için güç ve ayağa kalkabilmek için destek... O senin umudu hissetmen adına çabalayan tek insandı belki de bun dünyada.
Durum böyleyken bana dinleyip dinlemediğimi soruyordu. Bu saçma soruya saçma kelimelerle cevap verecek değildim. Bende araladım heyecandan kurumuş dudaklarımı ve bütün utanç ve tereddütlerimi bir kenara atarak derinlerimde kaybolmuş sesime ulaşmaya çalıştım.
" Karanlığı bölen cılız bir ışık gibi.
Fırtınada çırpınan kanatlar gibi
Islanmaktan korkmayan bir kelebek gibi
Seni sevdim.
Okyanusta kağıttan bir gemi gibi
Baharı beklemeden açan tomurcuk gibi
Sanki ilk kez seven bir çocuk gibi
Seni sevdim
Sana sarılınca geçer sandım
Sana inanınca biter sandım
Sana bağlanınca düşmem sandım
Her yanım yarım yarım
Kalbim yine darmadağın "
Aklımda sadece birkaç mısrasına sesimle hayat vermek olan şarkıyı neredeyse yarısına kadar söylemiştim. Esas garip olanı ise ne ara söylediğimi kestirememdi.
Kelimeler zihnimden ve bilincimden çok öteydi. O'nun kelimleri benim ruhuma işlemişti, varlığıma ve bu aynı eve gitmek gibiydi. Aşinası olduğun bir dünyada aşinası olduğun hareketleri yapmak gibi ama asla monoton değil. Her gün farklı bir duygu. saatlerce, günlerce, yıllarca dinlesen bile her seferinde farklı bir etki. Hiç azalmayan, asla kendini tekrarlamayan...
Yoğundu. Hissettiğim her şey çok yoğun. Hatta o kadar yoğundu ki duyguları birbirinden ayırt edemiyordum. Artık acı mı çekiyorum yoksa mutlu muyum birbirinden ayıracak gücüm yoktu.
" Sen? " dedim az önceki mısralardan sonra canlı çıkan ses tonumla. Cem Adrian'ın dizeleri kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı. Bana umudun hala var olduğunu hatırlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...