Önümde kararan bir gökyüzü vardı ve kurtarılmak üzere bekleyen bir ufuk. Hazırlanmak için vakit yoktu, savaşmak için vakit yoktu, kaçmak için vakit yoktu... Bu yüzden bekledim. Tavşanların gözlerine ışık tutulduğu zaman neden öylece kalakaldıklarının farkına vararak bekledim.
Onlar hiçbir şey için vakit olmayan böyle zamanlarda, bütün vücutları hedef tahtası haline gelmişken öylece bekliyorlardı ve sanki düşmana fısıldıyorlardı ' Beni görme! Bana zarar verme! Farkıma varma! '
Ve şimdi ben, Demir'in evinden çıkmamızın hemen ardından yurda giderek topladığım eşya yığınını Arkan'ın yatağına sermiş giyecek bir şeyler seçerken aynı şeyi düşünüyor ve yapmayı planlıyordum.
Mahşerin çığlığı basacağı bu gecede Arkan, Aello ile konuşur ve orta yol bulmaya çalışırken sevdiğim adamın bana her zaman için sığınak olan geniş omuzlarının arkasına saklanacak ve Aello'nun zehir saçan gözlerinin hedefi olmamayı dileyecektim.
Endişe dolu sinirlerimi bir türlü zaptemiyor ve titreyen ellerimle yatağın üzerindeki en işe yarar parçalar olarak seçtiğim darpaça kotu ve siyah kazağı çıkarmaya çalışıyordum.
Arkan odanın kapısını çalmaya dahi gerek duymadan içeri girer ve " Saat onda orada olmamız gerek Arel. " diye homurdanırken bir yandan da üzerindeki gri gömleğin kollarını yukarı sıyırıyordu. Gözlerimi onun ateşin zavallı böcekleri çektiği gibi çeken bedeninden ayırır ve sadece iç çamaşırlarımla olduğum için utanmadığımı belli etmeye çalışırcasına dik dururken içten içe birbirine dolaşmış ayaklarımla utancın yoluma çıkardığı kayalara takıldığımı ve tökezlediğimi hissedebiliyordum.
" Tamam sadece şunları giymem gerek. " der ve Selin'in ısrarıyla kendime bir beden küçük aldığım, kalçalarımı güzel gösterecekmiş. Bu kalçaları bin kez estetik ettirsen gene güzel durmazdı ya neyse, kotun içine girmeye çalışırken Arkan gömleği ile uğraşmayı kesmiş ve yatağımın önünde durarak kıyafet yığınımı karıştırmaya başlamıştı.
Ellerine dolanan südyen askıları aynı zamanda utançtan boğazıma dolanır ve oksijenimi keserken kucağında biriktirdiği kumaş yığınları çekmişti dikkatimi. İlk önce anlayamasamda favori pijamam olan mavi ve üzerinde bulut desenleri olan lise zamanımdan kalmış pijamamıda kucağındaki aşırı derecede tezat renklere sahip kumaş yığınına katarken henüz sadece ayaklarımı içine sokabildiğim pantolonumun bütün zorlamalarına rağmen Arkan'ın üzerine atlamış ve elindeki kumaş yığınını çekmeye çalışmıştım.
" Arkan lütfen! Bunu yapamazsın. " İçime işleyen kısık ama yoğun kahkahasıyla bir an bocalasamda parmaklarımı son anda geçirebildiğim turuncu kumaşa saplamış ve sızlayan parmak boğumlarımın bembeyaz olmasını umursamadan bütün gücümle kendime çekmiştim.
" Dur. Bak, anlaşabiliriz. En azından bir tanesini saklayayım. " Bütün direnişimi onur kırıcı bir şekilde görmezden gelerek parmaklarımı sapladığım kumaş tomarını benden uzaklaştırdı ve dolaptan çıkardığı bir poşete koymadan önce söylendi.
" Eğer gecelik giymek istiyorsan sevgilim, söylemen yeter. Ben sana en güzellerini alırım. " Ateş, bütün hararetiyle yukarıya, yanaklarıma hücum eder ve bende helikopter pervanesi tutma isteği yaratırken suratımı buruşturmuş ve eğilerek ayaklarımın altında duran pantolonumu zorda olsa yukarı çekmiştim.
" Sadece bir tanesini saklamama izin verebilirdin. " Arkan ceketini giyer ve somurtan suratıma şu ana kadar gördüğü en sevimli şeymiş gibi bakarken kapının arkasına astığım ceketimi bana doğru uzatmıştı. " Sana daha güzellerini alacağımı söylemiştim. " der ve suratıma hücum eden bütün kana hoşgeldiniz dercesine gülümserken bana uzattığı elini tuttum ve arabaya binene kadar aynı konu hakkında homurdandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...